Türkiye’de demokrasinin daha en başından beri iki temel problemle karşı karşıya kaldığının belirtildiği açıklamada, Bunlardan birisinin, anayasal metinlerde “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şeklinde yer almasına rağmen millet iradesi ile seçilenlere iktidarı bırakmak istemeyen vesayet gruplarının “Millî İrade” ye müdahalesi; diğerinin ise bu vesayet gruplarının çevrenin merkeze yürümesini tehdit olarak algılayıp milleti ötelemesi, dolayısıyla cumhur ile cumhuriyet arasına duvarlar örme gayreti olduğunu anlattı.

Söz konusu olan bu vesayetin, devletin bekası ile kendi varlığı arasında, hiçbir yasal zemine oturmaksızın kendiliğinden güçlü bir bağlantı kurduğunu, dolayısıyla bütün güç ve iktidarın ancak kendinde toplanmasıyla ülkenin yönetilebileceğine inandığının belirtildiği açıklamada,

Devleti ve iktidarı sadece kendisine layık gören ve kendisi için isteyen; milleti, onun değerlerini ve sivil inisiyatifi bir tehdit olarak algılayıp ötekileştiren, halka sürü muamelesi yapan ve başkalarına da böyle davranmasını salık veren malum zihniyetin, ülkenin onlarca yılını heba ettiği vurgulandı.

Yapılan açıklamada şöyle denildi:

“9 Subay Olayı” ile başlayan ordu içerisindeki cuntalar, Cemal Gürsel liderliğindeki oluşum, Talat Aydemir, Cemal Madanoğlu, Faruk Gürler, Muhsin Batur, Kenan Evren ve Çevik Bir gibi isimlerle devam etmiş, 27 Nisan E Muhtırasının mucitleri ve nihayet 15 Temmuz hain darbe girişiminde yer alan aklı ve vicdanı tutsak edilmiş köle ordusunun kalkışmasına kadar süre gelmiştir.

Darbeye zemin hazırlamak için uygulanan yol ve yöntemler ise kargaşa ve kaos üreten bir toplumsal mühendisliğe ve onu topluma yaymak suretiyle milletin sindirilmesine aracılık eden başta medya organları olmak üzere ikincil vesayet gruplarının işe koşulmasına işaret etmektedir28 Şubat sürecinde beşli çete olarak tarihe geçen, sözde sivil, oligarşik vesayetçi grupların darbecilerle alçakça bir ittifakın içinde yer alabilmeleri; ülkenin geri kalmışlığı, milletin sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik olarak mutsuzluğundan çok daha önemli görülen başörtüsü ve irtica ile mücadeleye odaklanmış olmaları vesayetin çöreklendiği iktidarın hangi saiklerle işgal altına alındığını açıkça göstermektedir.

15 Temmuz, son on beş yılda sivil aklın, sivil toplumun her bir bireyinin temel hak ve hukuku, tarihi, milli ve manevi sorumlulukları noktasında nedenli sağlam bir duruş, özgüven ve bilinç düzeyine ulaştığını açıkça göstermektedir. 15 Temmuz hain darbe girişimi gücünü, yerel ve uluslararası, hangi kirli odaklardan almış olursa olsun millet bu teşebbüsü istiklal ve istikbaline yönelen bir tehdit olarak görmüş ve bir “İstiklal savaşı” bilinciyle gencinden yaşlısına seferber olarak bütün dünyaya özgürlük ve demokrasi dersi vermiştir. Tanklara, uçaklara, zırhlı ve silahlı askeri konvoylara karşı abdestini alarak sokağa çıkan, canını hatta çocuklarıyla birlikte bütün bir varlığını ortaya koyan bu aziz millet, dosta düşmana karşı unutulmaz bir destan yazmıştır. 15 Temmuz hain darbe girişimi anlaşılır anlaşılmaz Çorum İnsani Değerler Platformumuzu oluşturan sivil toplum kuruluşları bütün unsurlarıyla birlikte sokağa çıkarak gerek o kritik saatlerde gerekse sonrasında yaşanan Demokrasi Nöbetleri sürecinde dik ve vakur bir duruşla en ön saflarda yer almıştır. Bundan sonra da Çorum İnsani Değerler Platformu Okçular Tepesi’ni terk etmeyecek, Haktan ve halktan; devletin bekası, milletin ve dahi ümmetin birlik ve bütünlüğünden yana olmaya bedeli her ne olursa olsun devam edecektir.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim