* Daha düne kadar küçücük bir dükkânı vardı. Nasıl oldu da bu kadar büyüdü?
* Zekâsı, yeteneği, cesareti sayesinde olabilir mi? O insan kaç kişiye ekmek veriyor biliyor musun? Her gün 5-6 saat uyku dışında, deli gibi çalıştığından haberin var mı? Belirli bir noktaya geldikten sonra, yatırımlarını büyük kentlere kaydırabilir ve çok daha fazla kazanıp, gözlerden uzak çok daha rahat edebilirdi, sırf Çorum sevgisinden dolayı tüm yatırımlarını Çorum’a yapmaya çalışıyor, farkında mısın?
* Bu ne ihtiras canım!..Her tarakta bezi var!
* İhtiras mı, yoksa dostların yüzüne duramamak, hemşehrilerin her çağrısına karşılık vermeye çalışmak mı? Şu işe bir omuz ver, şu işin de ucundan tut, diye diye -çoğu da verimsiz- her işe bulaştıran bizler olmayalım?
* Duydun mu, batıyormuş!..Çok borcu varmış, kurtarması mümkün değil diyorlar. Kıymetli bazı mülklerini de satmış!...
* Hadi kuldan utanmıyorsun, Allah’tan da mı korkmazsın be adam! Fitne, fesat ve hasetten ne zaman kurtulacaksın? Bir işadamının ekonomik bakımdan sıkıntıya girmesinden adeta haz duyuyorsun, neredeyse zil takıp oynayacaksın, ya da bir yerlerine kına yakacaksın!..Müslümanlığa mı sığar bu, insanlığa mı? Bire bin katarak, gerçek olmayan şeyleri de gerçekmiş gibi dedikodu malzemesi yaparak günaha girmiş olmuyor musun? Böylesine negatif bir ekonomik konjonktürde, her işadamı sıkıntıya girebilir. İnsan gibi insana düşen görev, o kişinin düzlüğe çıkmasına yardımcı olmaya çalışmak, elinden hiçbir şey gelmiyorsa bile, onun için “dua etmek” değil midir? Hem o insan, Çorum’un gururu olan yatırımını büyük kentlerden birine yapsa, para basmaz mıydı? Sırf Çorum’u sevdiği için bu yatırımı buraya yapmadı mı?
* Benim için de, “Ne yapalım canım, zamanında Çorum’dan çıkmayı bilseydi!” denildiğini duyuyorum. Doğru, “harika çocuk” diye nitelendiğim 1970’li yıllarda Çorum’dan çıkabilir, Türkiye çapında tanınmış bir gazeteci olabilirdim. Sırf Çorum’u sevdiğim için çıkmadım. Evet, bütün suçum ve günahım Çorum’u sevmek!
* Çorum’da yazılı basını “sürdürülebilir” hale getirme, şantaj gazeteciliğinin, asparagasın ve “düşük seviye” riskinin önünü kesme adına büyük özverilerde bulunduk. Birileri çıkıyor, halk deyimiyle “coz dedirmek” için, olmadık hokkabazlıklar yapıyor. Birileri de, ona-buna kızdığından, bu muhterislerin değirmenine su taşıyor.
* Eh, bu kadar olur artık!..