Gidişatın vahametini, 28 Nisan 2015 günlü sayımızda sürmanşetten ve Kent Notları köşemizden anlatmaya çalışmıştık aslında. Çorum’da ‘yapıcı’ ve ‘olumlu’ yerel gazeteciliğin can çekiştiğini, bu gidişin, Çorum’un şantaj gazeteciliğine, asparagasa ve seviyesizliğe mahkûm olması sonucunu doğuracağını dilimizin döndüğünce ifade etmiştik.
Görünen o ki, büyük çoğunluk “günlük” yaşıyor; küçük hesaplarının ve kısa vadeli çıkarlarının peşinden sürükleniyor. Sanayileşme hamlesini sürdürecek, nitelikli göç alacak, kalkınıp gelişecek “Büyük Çorum” veya “Barış, Kültür ve Sanat Kenti Çorum” hedeflerini biz yazıp biz okuyoruz, biz söyleyip biz dinliyoruz…
3 Eylül 2015 günlü sayımızda da, BİK Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Arslan’ın parmak bastığı bir sorunu sürmanşetimize taşımıştık. Bu yazının kupürünü de bir kez daha anımsatmakta yarar görürüz.
Sevgili kardeşimiz Ahmet Sami Ceylan, önceki gün ziyaretimize gelişinde, yıllardan beri söylenegelen bir tespiti de hatırlattı: “ÇORUM HABER kişilerle uğraşmaz, Çorum’un meseleleri ile uğraşır.” Evet öyledir, yüzde yüz doğrudur bu tespit.
Öyle olunca da şunu sormak geliyor içimizden: Çorum’un sorunlarına sahip çıkmakla yanlış mı yapıyoruz? “Çorum milliyetçiliği” boşuna uğraş mı? Baldan tatlı dedikodularla, polemiklerle, kimin eli kimin cebinde haberleriyle, insanların açığını yakalamaya yönelik “acar gazetecilik” yöntemleriyle canına mı okusak Çorum’un? Bu mu istenen?



Editör: TE Bilisim