Diyoruz ki:

Çorumlu, riskleri göze alarak, büyük bir özveriyle, çırpınarak, didinerek Anadolu bozkırında bir “sanayi vahası” yarattı. Yoktan bir “sanayileşme hamlesi” başlattı. Ve bir dönem, bu ülkenin önde gelen ekonomistleri tarafından “Anadolu Kaplanı” ve “KOBİ Başkenti” ilan edildi. Çorumlu üç-beş esnafın bir araya gelip fabrika kurması, “Kalkınmada Çorum Modeli” diye tanımlandı.

Diyoruz ki:

Çorum o yıllarda, Gaziantep, Konya, Kayseri, Denizli gibi Anadolu’nun sanayileşme öncülerinin hemen arkasındaki grupta yer alıyordu. Özal’ın “Karadeniz Ekonomik İşbirliği” projesi çerçevesinde, “Çorum üretim üssü, Samsun Limanı çıkış kapısı” olacaktı. Bölgesel kalkınmanın lokomotifi Çorum, hem kalkınacak, hem de çevresini kalkındıracaktı.

Diyoruz ki:

Çorum’un önüne, adeta, “sen artık çok fazla oldun” ya da “fazla hızlı gidiyorsun” denilircesine, engeller çıkarılmaya başlandığı ve sanayileşmenin gerektirdiği altyapı yatırımları esirgendiği için, sanayileşmesi duraksatıldı. Çorumlu sanayici ve işadamı da, mevcut durumunu koruma telaşına düştüğünden, sanayileşme süreci kesintiye uğradı. Çorum ile önündeki sanayi kentleri arasında mesafe açıldı, uçuruma dönüştü.

Diyoruz ki:

1990’larda ve 2000’lerin ilk yarısında Çorum, “kültür ve sanat” açısından altın çağını yaşadı. Tüm Türkiye’de ses getiren düzeyli sanatsal etkinlikleriyle ve kültürel açılımlarıyla, “bölgenin kültür ve sanat merkezi” olma potansiyeline sahip olduğunu da kanıtladı. Çorum, Hitit uygarlığının başkentiydi, olağanüstü zengin bir halk kültürü birikimine sahipti ve büyük bir sanatsever kitlesi, bu değerlerin farkındaydı, içselleştirmişti.

Diyoruz ki:

Biz bütün bu gelişmelerin yakın tanığıyız. Onun için, Çorum’u bölgenin sanayi, ticaret, kültür-sanat, eğitim, sağlık, spor, turizm merkezi olarak tahayyül ederken, bunun boş bir hayalden ibaret olmadığını çok iyi biliyoruz. Çorum’un bu potansiyeli var ve Çorumluların Çorum ortak paydasında buluşmaları, “Büyük Çorum” hedefine odaklanmaları; toplumsal barışı, kardeşliği, birlik ve beraberliği tesis ederek güçbirliği yapmaları, bu sonuçlara ulaşılmasını sağlayacak.

Diyoruz ki:

Demiryolu, Çorumluların yüz yıllık özlemi. Samsun’u Çorum üzerinden Ankara’ya bağlayacak YHT projesinin hızlandırılması, bölgesel kalkınmanın da gereği. Yine, havalimanı olmadan “sanayi kenti” olunamaz. Çok gereksiz yerlere havalimanı yapılırken, “çok elzem olan” Çorum’da havalimanı inşaatının yarım bırakılmış olması büyük haksızlık. Bu haksızlığın en kısa zamanda giderilmesi ve Çorum Havalimanı’nın kısa sürede yapılması, artık ertelenemez bir zorunluluktur.

Diyoruz ki:

Çorum, altyapıdan yoksun bırakılmasına ve önüne engeller çıkarılmasına rağmen, bugün 267 bin nüfusuyla Anadolu’nun büyümesini sürdüren kentlerinden biri. TÜİK verilerine göre, 2019 yılında 1 milyar 541 milyon dolarlık ihracatıyla, milyar dolar sınırını aşan 19 il içinde 15. sırayı elde etme başarısını da gösteren Çorum, altın işleme ve makina imalat başta olmak üzere bazı sektörlerde Türkiye’nin lider üretim merkezleri arasına girdi.

Peki, neyle karşılaşıyoruz?

Çorum’da barışı ve insan sevgisini egemen kılmak, birlik ve beraberlik içinde, kalkınmış, güçlenmiş, daha mamur, daha müreffeh, daha yaşanır bir Çorum hedefine yönelmek yerine, bencilliklerin, kapris ve komplekslerin, çok sık ifade ettiğimiz üzere, fitne, fesat ve haset duygularının öne çıktığına, iş dünyasının kimi baronlarının burunlarından kıl aldırmadıklarına, devleti ele geçirme yarışındaki tarikat ve cemaatlerin ise, hız kesmeden önlerine çıkanı ezip geçme koşusunu sürdürdüklerine tanık oluyoruz.

En son neyle karşılaştık?

Akla, insafa, vicdana sığmayan “Allah çocuklarımın ömründen alsın, size versin” söylemiyle…Duyan herkesin, “Nasıl yani?” demekten kendini alamadığı bu cümleyle, Çorum tüm Türkiye’de günün konusu oldu. Ve biz de, “Bunca yıldır boşa mı uğraşıyoruz. Çorum’la ilgili koyduğumuz hedefler, beklentilerimiz, umutlarımız hayalden mi ibaret?.. Çorum umutsuz vak’a mı?” diye düşünmekten kendimizi alamaz hale geldik. Ne yazık ki…

Editör: TE Bilisim