Hafta sonu İstanbul’da, pek çok dostla, o arada yıllardır görüşemediğimiz kadim dost Metin Erişken’le görüşme ve uzunca bir sohbet fırsatımız oldu. Yakın geçmişe ilişkin, “özeleştiri” ya da “sitem” içeren yazılarımı da bu nedenle hatırlama ve hatırlatma gereğini duydum. Metin Erişken dostumla, Çorum’un sorunlarına hep aynı pencereden bakarız, aynı frekansta buluşuruz. Yine öyle olduğunu memnuniyetle tespit ettim.

Dostumun, benimle ilgili takdir ve güven duygularını bir kenara bırakarak, şu sözünün altını çizmek istiyorum: “Çorumlu hemşehrilerim, bir Ahmet Ahlatcı’nın, bir İsmail Alapala’nın, bir Uğur Barlık’ın heykellerini dikmeliler. Çorum için çok faydalı başkaca isimler de var. Onların fedakârlıkları sayesinde Çorum ‘şehir’ hüviyetini kazandı, ihracatta mucizeler yaratır hale geldi. Değerlerimizi baştacı etmeyi bilemezsek, ilerleme şansımız olmaz.”

Nüfusunun yaklaşık yüzde 7.5’ini Çorumluların oluşturması nedeniyle Çorum Ankara’da yeterince tanınıyor. İyi mi tanınıyor, merkezi hükümet üzerindeki baskı gücü nedir, o ayrı elbette. Ama, İstanbul’da “Çorum” denilince hâlâ “Nerenin ilçesi?” diye soranlar olduğu bir gerçek. O yüzden, sık sık dile getirdiğim “Çorum Lobisi” ihtiyacına Umut Radyo’daki konuşmamda değinmiş, bu hayalimi 11 Kasım 2019 günlü gazetemizde okurlarımıza da yansıtmıştım.

Yine, 2 Ocak 2020 günlü gazetemizde “Kitapları en çok satan iki yazarımızdan biri Çorum dostu, diğeri Çorumlu” başlığı altında, Ahmet Ümit ve Soner Yalçın’ın kitap satış rekorlarına değinerek, bunun da “medyatik Çorum lobisi” açısından önemli avantaj olduğuna dikkat çekmiştim. Çorum’un tanıtımı ve ekonomik, sosyal, kültürel gelişimi yönünden “lobi”nin gerekliliği noktasında da Metin Erişken dostumla benzer düşünceleri paylaştığımızı gördüm.

Editör: TE Bilisim