5 Kasım 2017 tarihinde TEOG sistemi yerine öğrencilerin ortaöğretime nasıl geçeceğini açıklayan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın var olan sistemin (TEOG) neden değiştirildiği sorusuna yanıt verirken, bazı konulara dikkat çektiğini belirten Gül, “Ancak açıklamanın yapıldığı günden bugüne geçen süre içerisinde, TEOG kaldırılırken kamuoyunu ikna etmek için sunulan gerekçeler geçerliliğini yitirdi” dedi. Öğrencilerin sınav baskısından kaynaklı çocukluk ve gençliklerini yaşayamadığını kaydeden Gül, açıklamasında şunları dile getirdi:

“Sunulan bu gerekçelerden sonra Milli Eğitim Bakanı sanki bir müjdeyi veriyor ve yıllardan bu yana çözülemeyen bir sorunu çözüyor iddiası ile TEOG sisteminin ve sınavın kaldırıldığını duyurdu. Hemen ardından da isteyen az sayıdaki öğrenci için ise yine az sayıda nitelikli(!) okulun sınavla öğrenci alacağını ancak bu okulların toplam sayısının ise 600 civarında olacağını duyurdu. Bu okulların isimlerinin ise Mayıs ayında açıklanacağını ekledi.

Sınavla yerleşemeyen veya sınava girmeyen öğrencilerin ise adreslerine en yakın, tercih ettikleri okula yerleştirileceğini ifade eden Milli Eğitim Bakanı birkaç kez hiçbir öğrencinin istemediği okula yerleşmeyeceğini vurguladı. Her öğrencinin istediği 5 okulu tercih edeceğini ve adresine yakın olana yerleşeceğini söyleyerek kaygılı velileri ve öğrencileri ikna etmeye çalışan Bakan kamuoyunun bu konuda oluşan sorularını yanıtlamaya çalıştı.

Gelinen aşamada Milli Eğitim Bakanı’nın ne sunduğu gerekçelerde ifade edilen sorunlar çözülebilmiş ne de velilerin kaygıları giderilebilmiş değildir. Aksine Milli Eğitim Bakanının belirttiği hususlarında zaman içerisinde aslında ifade edilen gibi olmadığı MEB Müsteşarı başta olmak üzere MEB yetkilileri konu ile ilgili açıklama yaptıkça ortaya çıkmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı % 10’luk bir öğrenci kesiminin sınavla öğrenci alan okullara yerleşmesini planlarken bu oranın nasıl belirlendiğini ve neden % 10 ile sınırlandığını açıklamak durumundadır. Öğrencilerin sınavla alan okullara ne kadarının yerleşeceğini öğrenci ve velilerin tercihine bırakmayarak üst sınırı belirleyen MEB temel bir hakkı, eğitim hakkını engellemektedir.”

“ÖĞRENCİLER ADRESLERİNE GÖRE Mİ YERLEŞMELİ?”

“Öncelikle sorunun yanıtını vermek gerekiyor. Öğrenciler kendi istedikleri okulda ve istediği türde eğitim alma hakkına sahiptir. Yapılan kimi düzenlemelerle bu hakkın kullanımını engellemek veya sınırlandırmak kabul edilebilir bir durum değildir.

Kentlerin semtlerinin ekonomik gelir durumuna gör farklılaştığı ve yoksullarla varlıklılar arasında bulunan uçurumun her geçen gün derinleştiği bir dönemde ve coğrafyada sanki okullar bu farklılaşmadan etkilenmiyor gibi düzenlemeler yapmak gerçekçi bir durum değildir. Üstelik velilerin eğitim ve gelir düzeyi ile öğrencilerinin okuduğu okulla ilişkilenme arasında ciddi bir bağ varken okulların koşullarının ve olanaklarının eşitliğinden söz etmek mümkün değildir.

Bu nedenlerle öğrencilerin adresleri esas alınarak belirlenen “Orta Öğretim Kayıt Alanları” içerisindeki okullardan tercih yapmak zorunda bırakılması yoksul semtlerde yaşayan öğrencilerin o semtlere sıkıştırılması ve yoksulluğun bir kader gibi sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Yoksullarla varlıklılar arasında iletişimin tamamen kesildiği ve her öğrencinin ait olduğu “sınıfın” okuluna gitmesinin yaratacağı çok ciddi sosyal sorunlar ve öğrencilerin gelecek öğrenim yaşantısına olumsuz etkileri olacaktır.”

Her öğrencinin istediği okul türünde ve istediği okulda eğitim alması temel bir insan hakkı iken bugün yaşananlar gençlerin geleceklerinin ve hayallerinin ellerinden alınmasından başka bir anlam taşımamaktadır. MEB yetkilerini çocukların üstün çıkarları yerine başka bir amacı gerçekleştirmek için kullanmaktadır. Çocuklarımızın hayallerinin ve geleceklerinin ellerinden alınmaması için mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtmek isteriz.” (Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim