Eğitim-İş Şube Sekreteri Arın, Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’yle birlikte 20 Kasım’ın “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kabul edildiğini hatırlatarak, “Türkiye; cinsiyet, din, dil, ırk ve sosyal statüye bakılmaksızın çocukların güvenli ve sağlıklı koşullarda barınması, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanması ilkeleri üzerine kurulan sözleşmenin gereklerini yerine getiremeyen ülkeler arasındadır.” dedi.

Özler Arın Bekar, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

“Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’yle birlikte 20 Kasım tarihi, 1989 yılından bu yana dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kabul edilmiştir.

Çocukların yetişkinlerden daha farklı ihtiyaçlara ve haklara sahip olması gereğinden yola çıkan BM, bu sözleşme ile çocuk haklarını güvence altına almayı hedeflemiş ve taraf devletleri 54 maddeden oluşan sözleşme maddeleri gereğince kendi iç hukuklarında değişim yapmaya zorlamıştır.

Ancak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu toplam 196 ülke tarafından imzalanan sözleşmenin, yalnızca kâğıt üstünde kalan bir metin olmaktan öteye geçemediğini her geçen gün bir başka örnekle kanıksamaktayız.

Nüfusunun yaklaşık % 35’ini çocukların oluşturduğu ülkemizde, onların fiziksel, zihinsel, eğitsel ve duygusal gelişimlerine zarar veren uygulamalar ne yazık ki her geçen yıl artmaktadır.

Türkiye; cinsiyet, din, dil, ırk ve sosyal statüye bakılmaksızın çocukların güvenli ve sağlıklı koşullarda barınması, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanması ilkeleri üzerine kurulan sözleşmenin gereklerini yerine getiremeyen ülkeler arasındadır.

AKP hükümeti tarafından 4+4+4 düzenlemesi ‘zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması’ girişimi olarak sunulurken düzenlemenin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı yüzde 73 oranında artmıştır. Toplam 1 milyon 429 bin 806 öğrenci örgün eğitimden kopmuş, 541 bin 408 kız öğrenci ise açık öğretim liselerinde okumaktadır. Kız çocukları 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte örgün eğitim dışına itilmiş ve çocuk gelin, çocuk işçi sayısında artış yaşanmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de 16-17 yaş gurubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı yüzde 5,2’dir. Çocuk gelin sayısı ise 31 bin 337 olarak açıklanmıştır. Ancak bu rakamlar buz dağının görünen kısmıdır.

Öte yandan çalışma hayatında 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmakta ve çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80’i kayıt dışı çalıştırılmaktadır.

İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre ise 2012 yılında 32 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmişken, 2016 yılına gelindiğinde 56 çocuk iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetmiştir.

Bütün bunlar ışığında siyasi iktidarın çocukların korunmasına ilişkin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği ortadadır.

Tüm çocuklarımızın eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, her türlü istismar ve baskıdan uzak gelişimlerini sağlayabildikleri bir ülke hepimizin ortak özlemi olmalıdır.

Eğitim-İş olarak tüm çocukların eğitim hakkı başta olmak üzere en temel haklarını korumak ve geliştirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.”

(Recep SERBES)

Editör: TE Bilisim