Ziraat Yüksek Mühendisi Saadettin Karaarslan, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı.

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nün, merkezi Paris’te bulunan 61 ülkeden 100’e yakın çiftçi örgütünü temsil eden kısa adı İFAP olan Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu tarafından ilan edildiğini ve 1984 yılından beri çiftçilik mesleğiyle ilgili farkındalığı artırmak amacıyla tüm dünyada kutlandığını hatırlatan Karaarslan, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

“Osmanlının son dönemlerin %80’den fazlası köylerde bu günkü moda tabiri ile kırsalda yaşayan nüfusa karşı başlatılan kalkınma hamleleri Cumhuriyetle birlikte hızlanmış, kurulan birçok kurumun yanına da çiftçiliğin resmi olarak kabulü için 1957 yılında 6964 sayılı Türkiye Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği kanunu çıkarılmıştır.

Kanunla çiftçilik ve çiftçin tanımı yapılmıştır, günümüze kadar yapılan bazı değişikliklerle yürürlüktedir. Kanun amacı, görev, teşkilat yapısı ve çalışma esasları ile işlerliğini sürdürebilmesi için odaların ilçe bazında kurulmasını esas almıştır.

İl bazında oluşan delege sistemi ile de genel merkez teşkilatlanmasına gidilmiştir. Zaman içerisinde kırsaldan şehirlere göçlerin artması çiftçiliğin zor ve riskli meslek olması, köylerdeki sosyal hayatın yetersizliği medeniyetin şehirleşme olarak anlaşılması ve uygulanan yanlış politikalar kırsal alanların boşalmasına neden olmaya başlayınca çiftçiliğin çeşitli şekillerde destelenmesi gündeme gelmiştir.

Esasen bu destekler kırsal alanın desteklenmesinden daha çok, artan şehir nüfusunun ucuz gıda temin etmesi mantığına dayandığından fazla çare olmamış, tarımda ithalat yoluna gidilmiş, bu ithalat çözüm getirmediği gibi sıkıntıları daha da artırmıştır.

1957 yılında çıkarılan çiftçinin ve çiftçiliğin tanımını yapan kanun, günümüz gelişmeleri açısından bir hayli eskimiştir.

Çiftçilik ve çiftçi ile ilgili çıkarılması gereken diğer kanunlar aşağı yukarı mevcut iktidarlar tarafından çıkarılmıştır. Ancak kanunların hitap ettiği kesimin dağınıklığı, örgütsüzlüğü, güçsüzlüğü nedeni ile uygulamada başarılı olunmamaktadır.

Kanun çiftçiliği ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yolları ile yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek sureti ile bitki, orman ve hayvan ürünlerinin elde edilmesine, bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından işlenip değerlendirilmesi, muhafaza ve pazarlanmasına çiftçilik denir. Bu faaliyetleri mal sahibi, kiracı, yarıcı veya ortakçı olarak devamlı veya bir ekim veya yetiştirme devresi yapanlara çiftçi denir demektedir.

Bu tarife göre bir kişinin çiftçilik yapıp yapmadığına karar verecek merci olarak da köy idare heyetlerine yetki vermiştir.

Nitekim ilk kuruluş ve teşkilatlanma yıllarında zamanın teknik ziraat müdürlükleri, kendilerine verilen bu görevleri yerine getirmek üzere köylerde kayıt ettikleri çiftçileri, muhtar ve idare heyetlerine onaylattırıp il ve ilçe ziraat odalarını kurmuşlardır. Odaya kayıt ve çiftçi kayıt sistemine geçmek için böyle bir belgeyi muhtar ve heyet onaylamaktadır.

1999 yılında destekleme amacı ile çiftçi kayıt sistemi çıkarıldığında odaya kayıtlı çiftçi ile ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısında büyük fark oluşmuştur.

Örneğin, ilimizde odaya kayıtlı çiftçi sayısı 30.000 civarında iken ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısı 12.000 civarındadır. Birçokları odaya kayıtlı çiftçi olduğunun farkında bile değildir. Bu arada adlarına aidat işlemektedir.

Eğer kanunda geçen tarife göre çiftçi olmak isterseniz bu yolları izleyerek bir hafta içinde çiftçi olabilirsiniz.

Sonuç olarak; hiçbir gelişmiş ülkede böyle bir çiftçilik ve çiftçi tanımı yoktur. Hiçbir ileri ülkede çiftçi böyle örgütsüz ve başıboş değildir. Hiçbir ileri ülkede üretim böyle plansız programsız değildir. Hiç bir ileri ülkede böyle pahalı girdilerle üretim yapmaya çalışıp üretimini değerlendirmede sıkıntı yaşayan çiftçi yoktur.”

(Recep SERBES)

Editör: TE Bilisim