Çiftçi, yetersiz personel nedeniyle sağlık çalışanlarının yoğun olarak maruz kaldığı aşırı ve düzensiz çalışmanın çok sayıda sağlık sorununa yol açtığını, 2017 yılında kişi başı hekime müracaat sayısının yaklaşık 719 milyon iken bu oranın 2018 yılında 783 milyona yükseldiğini anlattı. Hekime müracaat sayısında yaşanan 64 milyonluk artış’ın çalışanların iş yükünü artırdığına dikkat çeken Yalçın Çiftçi, uzayan mesai saatlerinin, sonu gelmeyen nöbetler anlamına geldiğini ifade etti.

Ülke ekonomisinin giderek ağırlaşan kriz koşullarıyla düşük ücret düzeyi ile mücadele etmeye çalışan sağlık emekçilerinin yaşam koşullarının giderek kötüleştiğini belirten Çiftçi, sağlık çalışanlarının 3’de 1’i işini kaybetme korkusu yaşadığını, yüzde 80’inin emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıpları konusunda endişe duyduğunu anlattı.

Radyasyon, enfeksiyonlar, anestetik ve kimyasal maddelere maruz kalan sağlık çalışanlarının, mesleki hastalıklarla karşı karşıya kaldığını anlatan Çiftçi, sağlık çalışanlarının yaşam dağıtırken hayatlarından olduğunu söyledi. Sağlık alanında kayıt dışı çalışmanın arttığına dikkat çeken Çiftçi, taşeron sağlık çalışanı sayısı her geçen gün yükseldiğini, sağlık çalışanlarının yüzde 91’inin toplum nezdinde gereken saygınlığa sahip olmadığı düşüncesinde olduğunu, iktidarın sağlık politikalarının sağlık çalışanlarını toplum nezdinde değersizleştirmesiyle birlikte sağlıkta şiddetin de tırmandığını vurguladı.

Sağlık çalışanlarının, eğitim ve liyakate değil, idareye yakınlığına göre atanan yöneticilerin baskı, yıldırma ve mobbingine maruz kaldığını anlatan Yalçın Çiftçi, “Sağlık çalışanları çok yoğun stres altında hizmet vermektedir. Sağlık çalışanlarının sağlığını tehdit eden tüm bu sorunların yanı sıra; özlük hakları ile beklentilerinin karşılanmaması da yoğun stres unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlığın tüketim malzemesi olarak sunulduğu bir ortamda, piyasalaştırılmış sağlık hizmetinin tüm yükü sağlık çalışanlarının omzuna yüklenmektedir. Sağlık çalışanlarını tükenmişliğe kimi zaman ölüme sürükleyen çalışma koşullarındaki bu olumsuzluklara acil gerçekçi çözümler üretilmelidir. Sağlık çalışanlarının sağlığının olmadığı, nitelikli hizmet sunamadığı bir durum sadece sağlık çalışanlarını değil, tüm toplum için oldukça önemlidir. Yeni coronavirus ile ortaya çıkan uluslararası tablo göstermektedir ki, toplum sağlığını merkeze almadan yapılandırılan bir sağlık sistemi hem sağlık çalışanlarımız açısından hem de halkın sağlığı açısından yıkıcı süreçlere yol açmaktadır. Bu nedenle sağlık çalışanları ile ilgili sorunlar toplumsal bir konudur.

Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları acilen iyileştirilmeli, hasta yükü ve çalışma saatleri azaltılmalı, sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Sağlık personelinin aşırı ve kötü çalışma koşulları ortadan kaldırılmalıdır. Çalışma süreleri, nöbetler ve olağanüstü koşullarda çalışma biçimleri insanileştirilmeli, sağlık personelinin hizmetin en etkin biçimde yürüteceği bir model esas alınmalıdır. Sağlık çalışanlarına şiddet gösterenlere verilecek olan cezaların caydırıcı olabilmesi adına sendikamız Genel Sağlık-İş tarafından hazırlanan Türk Ceza Kanunu’nda kamu kurum ve kuruluşlarında sağlık hizmeti sunanlara karşı işlenen bazı suçlara ilişkin özel düzenlemeler içeren Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı taslağı kanunlaştırılmalıdır. Sağlıkta piyasalaşmaya son verilmeli, Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu, halkçı ve emekçiden yana sağlık politikaları uygulanmalıdır.

Tüm bu olumsuz koşullar içinde, karşılaştıkları tüm güçlüklere rağmen, zor ve onurlu görevi yerine getirmek için fedakârca çalışan tüm sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramı kutluyoruz” dedi.

(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim