Yaşanan sorunların esas sebebinin partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi olduğunu kaydeden İl Başkanı Vargeloğlu, “Bu sistem değişmedikçe Türkiye bu istikrarsızlıkları bu dalgalanmaları ve bu belirsizlikleri yaşamaya devam edecek" diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN KENDİ KENDİNE ÇIKARMIŞ OLDUĞU BİR KRİZDİR"
Türkiye’nin kendi kendine çıkarmış olduğu bir krizin içerisinde olduğunu kaydeden Vargeloğlu, açıklamasına şu şekilde devam etti:
“Bu dış güçlere atfedilmeyecek bir krizdir. Bu Türkiye’nin kendisinin ürettiği bir krizdir. Hükümet bir hukuk reformu paketi açıkladı. İçi boş çıktı. Daha sonra bir ekonomi reformu paketi hazırladı. Bunun da içi boş çıktı. Hiçbir şekilde piyasada güven tesis edemedi. Diğer yandan Türkiye’de siyasi riskler ciddi anlamda yükseldi. Böyle bir ortamda bütün yük merkez bankasının sırtına bindi. Merkez bankası da elindeki araçları kullanarak, kurları istikrar içerisinde tutmaya çalıştı. Faizleri araç olarak kullanarak, finansal piyasalarda istikrarı korumaya, enflasyon beklentilerini kontrol etmeye çalıştı. Hükümet buna da tahammül edemedi ve Merkez Bankası başkanını değiştirdi. Bu aslında hükümetin bindiği dalı kesmesinden başka bir anlama gelmiyor. Dolayısıyla bu kriz, hükümetin kendisinin çıkardığı hiç kimseyi suçlamayacağı bir krizdir.”
“MERKEZ BANKASI'NIN ELİ KOLU BAĞLANDI”
“Hükümet geçmiş krizlerden hiçbir ders çıkarmamış gözüküyor. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtikten sonra iki tane büyük kur krizi yaşadı. Birinci krizi 2018 de sayın Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce dedi ki, ‘Bana yetkiyi verin, kurla faizle nasıl mücadele edilir göreceksiniz’ dedi. Ne demek istiyordu. ‘Bana yetkiyi verin, ben merkez bankasını, hukuken ve fiilen tam kontrol altına alayım. Kurla faizle, enflasyonla başarılı bir mücadele yapacağımı göstereyim’ diyordu. Gerçekten de yetkiyi aldı. Yetkiyi aldıktan sonra mayıs ayında bu sözü söylemişti. Eylül ayında faizleri mayısa göre 16 puan arttırmak zorunda kaldılar. Yüzde 8’den yüzde 24’e çıkardılar. 3 kat arttırdılar. Yani iddia edilenin aksine hem kur sıçradı. Hem de faiz sıçradı. Bundan ders alınması gerekiliyordu. Bundan ders alınmadı. Yavaş hareket ediyor diye Merkez Bankası başkanı değiştirildi. Tekrar bu süreçte Merkez Bankası’nın eli kolu bağlandı. Şimdi aynı şeyi üçüncü kez deniyorlar. Yeni merkez bankası başkanının açıklamalarına baktığımızda sayın Cumhurbaşkanı'nın tezleriyle paralel tezleri savunduğunu görüyoruz.” 
“BÖYLE BİR ORTAMDA TÜRK LİRASININ 
İSTİKRAR VE İTİBAR KAZANMASI MÜMKÜN DEĞİL”
“Bu hükümet defaatle ortaya koymuş oldu ve bu son yapmış olduğu hareketle Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınmasıyla beraber bunu tekrar ispat etti ki basiretli politikaları izlemekten çok uzak. Dolayısıyla basiretli politikaları izlemeyecekse bu hükümet, ki öyle gözüküyor, yani Türk Lirasının istikrar ve itibar kazanması uzun vadede mümkün değil. Eğer Türk Lirasına istikrar ve itibar kazandırmak istiyorsa hem para politikasında hem maliye politikasında hem de yapısal reformlar konusunda ciddi adımlar atması gerekiyor. Ama yapısal reformlar konusunda hiçbir somut ve kayda değer adımlarının olmadığını gördük.  Ve artık Türkiye’nin elinde geçmiş dönemde olduğu gibi avantajları söz konusu değil. Şimdi siz rezervleri heba etmişsiniz. Bütçe fazlalarını heba etmişsiniz. İhtiyat akçelerini heba etmişsiniz. Öbür taraftan da para politikasında çok yanlış adımlar atıyorsunuz. Böyle bir ortamda Türk Lirasının istikrar ve itibar kazanması orta uzun vadede mümkün mü değil.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim