Sendika binasında bir basın toplantısı düzenleyen Beyaz, 2 Ocak 2021 tarihinde üniversite bileşenlerinin iradesi yok sayılarak kayyum rektör olarak atanan Melih Bulu’ya karşı 4 Ocak 2021 tarihinde eşi görülmemiş bir demokratik tepkiye dönüşen Boğaziçi direnişinin üzerinden bir yıl geçtiğini söyledi. 
Bir yıl içerisinde Boğaziçi Üniversitesi’nin sadece onurlu bir direnişe sahne olmadığını kaydeden Beyaz, “Ne yazık ki siyasi tarihimize damgasını vuran baskılar, yasaklar, keyfi ve hukuksuz uygulamalar da Boğaziçi Üniversitesi’ni abluka altına aldı. Ocak 2021 tarihinde öğrencilerin demokratik tepkilerini göstermek için kampüse girmeye çalışması, üniversite kapılarına vurulan kelepçelerle engellenmeye çalışıldı. Mezunundan akademisyenine, öğrencisinden idari ve teknik personeline kadar üniversitenin tüm bileşenlerinin muazzam enerjileri ve yaratıcılıkları yoğun bir şiddete maruz kaldı” dedi. 
Bir gecede geldiği gibi giden Melih Bulu’nun yerine ise ikinci kayyum Mehmet Naci İnci’nin atandığını, üstelik Naci İnci’nin üniversite bileşenlerinin katıldığı “güven oylamasında” % 95 oy oranıyla istenmeyen kişi ilan edildiğini belirten Beyaz, açıklamasına şu şekilde devam etti:
“Her fırsatta milli irade söylemine sarılanların, kendilerinin makbul görmediği durumlarda seçime, demokrasiye ve çoğulculuğa nasıl düşman kesildiklerini bir kez daha gösteren bu süreçte elbette hukuksuzca hedef alınanlar oldu. 
Ancak siyasi hesaplarla haksız ve hukuksuz biçimde işten atılan, ders vermesi engellenen akademisyenler; demokratik tepkilerini gösterdiği için “terörist” ilan edilen, gözaltına alınan ve tutuklanan öğrenciler üniversitenin tüm bileşenlerinin daha fazla birbirine kenetlenmesine, daha coşkulu ve kararlı bir duruş sergilemesine yol açtı.
Bu tavrıyla Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri, tüm topluma bir mesaj verdi. Baskılara, hukuksuzluklara ve tehditlere karşı demokratik tepkiyi sürdürmekteki kararlılık olmazsa olmazdı!
Çünkü Türkiye üniversiteleri AKP elinde cübbeleri polis postallarıyla ezilen, kapılarına kelepçe vurulan, siyasi iktidar karşısında el pençe durmaya zorlanan, akademisyenleri ihraç edilen, emekçileri güvencesiz çalışmaya mahkûm edilen, öğrencileri gözaltına alınan yerlere dönüştürülmüştür. İşte, tek adam rejiminin ve rektörlerinin üniversite tahayyülü budur!
Bizler biliyoruz ki üniversite rektörlerinin iktidar partisinin genel başkanı tarafından atandığı bir dönemde, üniversitelerin özerk, demokratik, katılımcı ve çoğulcu bir yönetim şekline sahip olması gerektiğini savunmanın, tek adam rejiminin arzu ettiği siyasal iklime denk düşmediği ortadadır.
Dolayısıyla Boğaziçi Üniversitesi’ndeki demokratik direnişi hedef alan ve tehdit edenler, sadece üniversitelerde değil, yaşamın her alanında demokrasiyi, kamu yararını, hukuk devletini, adaleti, liyakati, laikliği ortadan kaldırmak istemektedir.
Ancak umudumuz arttıkça, birbirimize daha sıkı kenetlendikçe, korkuya hükmettiğini sananların nasıl da iktidarlarını yitirme korkusuna kapıldıklarına tanık oluyoruz. Bu nedenle eğitim ve bilim emekçileri olarak Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin yanında olduğumuzun, birlikte bu gidişatı değiştireceğimizin bilinmesini istiyor, Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenlerini selamlıyoruz.” (Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim