Çorum halkının nabzını tutmaya çalışıyoruz; “marjinal” ya da “radikal” sözcükleriyle ifade edilebilecek bir avuç fanatik dışında, kutuplaşmayı, ayrışmayı tasvip eden kimse yok. Her konuşan, her beyanat veren, mesaj yayınlayan “birlik-beraberlik”ten bahsediyor, kardeşçe kenetlendiğimiz takdirde, içte ve dışta karşı karşıya kaldığımız tuzakları, oyunları bozabileceğimize olan inancını vurguluyor.
Ne var ki, “kanları yerde kalmayacak”, “misliyle ödeteceğiz”, “terör asla başarıya ulaşamayacak” türünden hamasi sözlerin bir anlamı da kalmadı artık. Belediye Başkanı Muzaffer Külcü’nün de belirttiği gibi, elbette yılmıyoruz, korkmuyoruz, ama bir yandan da “çaresizlik” içinde kaldığımız, psikolojik bakımdan büyük “yıkım” yaşadığımız bir gerçek.
Çaresizlik, insan topluluklarının içine girip kendini patlatan canlı bombalara karşı yapılabilecek şeylerin azlığından ileri geliyor. İstihbarat, önlem, caydırıcılık…Bunların hepsi, topyekûn bir “ulusal politika”nın tutarlılığı ölçüsünde başarı şansı olan kavramlar. Dış politikanızda “barışık”, içe dönük politikanızda “birleştirici” iseniz, eli kanlı teröristler, dış destek de bulamazlar, içeride uygun iklimi de yakalayamazlar.
Çorum’da, Türkmen-Kürt-Çerkez ya da Sünni-Alevi akrabalığı olmayan aile yok gibi. Dolayısıyla, halkın kendi içinde “ötekileştirme” de göremezsiniz, keskin çizgilerle bir “kamplaşma”ya da tanık olamazsınız. Kutuplaşmanın fitili, ne yazık ki Ankara’dan ateşleniyor. Kamplaşmadan politik anlamda nemalananlar, bu millete huzur yüzü göstermiyor.
Gerilim ortamı, insanımızı çok yordu. Yalnız insanımız mı? Ekonomimiz de yorgun düştü. Her ne kadar yılmayacağız, yıkılmayacağız desek de, karamsarlık diz boyu. Şunu da çok iyi biliyoruz ki, kendi içimizde kardeşlik duygularımızı körelten Ankara serpintilerinden kurtulabilsek, gerçekten ezip geçeceğiz, terörü de, her türlü düşmanlığı da, güçlüğü de.
Çorum, kardeşçe kucaklaşmaya ve terörün her türlüsüne karşı dimdik, kolkola ayakta durmaya hazır. Eyyyy Ankara’dakiler! Duyuyor musunuz?