“Evrenin 13,5 milyar yıllık oluşum süreci içinde çok küçük bir zaman aralığında var olan ve varlığını sürdürmeye çalışan insan, varlığının farkına vardığı andan itibaren düşünmeye, bilmeye ve bilgisini nesilden nesil’e aktararak, bugün hem kendisini; hem de içinde büyüklük olarak çok çok önemsiz kaldığı evreni anlamaya, algılamaya çalışmaktadır” sözleri ile seminerine başlayan Prof. Dr. Sevil, insanın bu uğraşısını Enerji-Evren-Tanrı kavramlarını ve kurallarını anlamaya çalışarak sürdürmekte olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Sevil seminerdeki konuşmasında “Bu muazzam bir uğraşıdır. İşte bütün bunları bilme dürtüsü ile yapıyor. Yaptığı şey bilim; bunun zaman içindeki yolculuğu bilim tarihi ve bildiklerini yine insanın toplumsal yaşamı, ekonomik ve kültürel (sürenek) yaşamı, ahlaki ve dini boyutları açısından tasarımlaması da felsefeyi oluşturmaktadır. Bilim ve felsefe insanın dünya ve evreni (Enerji-Evren-Tanrı) anlamasında kavramasında birbirini boyutlayan vazgeçilmez iki esastır. Bunlardan sadece biri etkin olursa -bilim örneğin-vicdani körleşmeyi vahşi kapitalist sömürgeciliği ortaya çıkarır; ikisi birlikte hayat bulursa insanı ve insanlığı yücelten yüksek medeniyetleri ortaya çıkar (Anadolu’da çeşitli kereler gözlendiği gibi). Ülkemiz bu dönemlerde her ikisine de şiddetle ihtiyaç duymaktadır.

Felsefe ile bilimin birbirlerini boyutlandırarak var olması ve bunun sürdürülmesi, kaçınılmaz olarak yüksek medeniyetlerin kültürlerin teşekkül etmesini sağlamaktadır. Bu ve birçok benzeri nedenlerle, ülkemizin bilim ve felsefe alanında, çok yoğun sürekliliği ve derinliği olan çalışmalar yapmaya ihtiyacı vardır. Bilimin emperyalizmin bir silahı olarak kullanıldığını bilerek, emperyalist zihniyetler tarafından, 10-20 yılda bir dönemsel olarak modalar yaratılarak ortaya atılan bilim alanlarında yapılan çalışmalara kısa süreli bakmamak gerekmektedir. Ülkemizin ihtiyacı olan temel alanlar belirlenip, bu alanlarda uzun erimli projeler tasarlanmalı ve hiçbir şekilde vazgeçilmeden sürdürülmelidir. Ayrıca proje esaslı çalışmalarda bilgi, fikir, kavram, kuram, teori gibi soyut; tez, ürün patent gibi somut getiriler ön plana çıkarılmalıdır. Makale yayıncılığı tez- ürün-patent birikiminden sonra olmalıdır ve fikir ve kavramlar üzerinden yapılmalıdır. Makale yayıncılığında kesinlikle veri yayıncılığından vazgeçilmelidir” görüşüne yer verdi.

(Volkan SINAYUÇ)

Editör: TE Bilisim