Sonra mı? Sonrasında bitmez tükenmez kurultay kavgalarıyla tüm enerjisini parti içinde tüketen SHP, 1991 milletvekili seçiminde birinci parti olma fırsatını kaçırmıştı. İSKİ skandalı gibi “devede kulak” sayılacak, üstelik Başkan Nurettin Sözen’in bizzat suç duyurusunda bulunduğu bir yolsuzluk, koca partiyi bitirmişti de, gerçekleri halka anlatma feraseti ve mahareti bir türlü gösterilememişti.

1994’de ise, -merkez sağı, liberal demokratları bir yana bırakın- “Aslan Sosyal Demokratlar” yerel seçimlere SHP, DSP, CHP diye üç parti halinde girmek suretiyle, İstanbul’u Recep Tayyip Erdoğan’a, Ankara’yı Melih Gökçek’e altın tepsi içinde sunmuşlardı.

Birkaç ay önce İstanbul’da bir “Ekrem İmamoğlu” hadisesi yaşandı. Kemal Kılıçdaroğlu muhteşem bir liderlik örneği sergilemiş, doğru stratejiyle, doğru adaylarla yerel seçim başarısının yolunu açmıştı. İmamoğlu da, harika bir üslupla, hiç kimseyi ötekileştirmeyerek, herkesi kucaklayarak adeta bir mucizeye imzasını atmıştı.

Demokrat kesimde doping etkisi yaratan bu seçim başarısı, Türkiye’nin önüne kocaman bir “umut penceresi” açtı. Demokrasi, hukuk, fikir ve ifade özgürlüğü, insan hakları, eşitlik, sosyal adalet, kalkınma, yurtta ve dünyada barış adına umutlar yeniden yeşermeye başladı.

Geçmişi doğru tahlil etmeye çalışan bir insan olarak, önümüze çıkan tabloyu da “Atatürk’le ve cumhuriyet değerleriyle kavgalı olmayan milliyetçi, muhafazakâr, liberal herkesi kucaklamak gerektiği” şeklinde yorumluyorum. CHP’nin daha geniş kesimlere el uzatması ve yeni yüzlerle birlikte yeni bir dinamizm kazanması gerektiğini savunuyorum.

Bu görüşlerimi, 8 Eylül Pazar günü, değerli dost Kenan Nuhut’un Çubuk’taki çiftliğinde bir araya geldiğimiz CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da anlattım. Çok net biçimde bana katıldıklarını söylediler. Görüştüğüm herkes de, sosyal demokratların merkezde çok geniş bir konsensüsü sağlamak zorunda oldukları görüşünde birleşiyor.

Ben daha ileri gidiyorum, bunu bir “vebal” olarak gördüğümü söylüyorum. Ve herkesin de şunu iyi bilmesini istiyorum: Dedikodu malzemesi olarak kullanılıp atılamayacak kadar ciddi bir durumdur bu. Tarihsel bir sorumluluktur. Çorum’da ise, “ikinci parti” kısırdöngüsünü kırabilmek için tek yoldur.

Editör: TE Bilisim