Türkiye’nin deprem kuşağında bulunmasına da dikkat çeken Turan Damar, gerekli önlemler alındıktan ve ileri yapı teknolojisi kullanıldıktan sonra yüksek yapıların depreme dayanıklı olduğunu vurgulayarak, “Yalnız yüksek yapılar her yerde yapılmamalı, bir plan dahilinde tespit edilen bölgelerde yapılmalıdır. Başta deprem sorunu, altyapı, pissu ve temiz su şebekeleri, elektrik, doğalgaz, haberleşme, ulaşım, kentin şehir dokusu ve silueti, nüfus yoğunluğu, trafik sorunları, çevre sorunları, sosyolojik incelemeler gibi sorunlar üretmeyecek çözümler üretilmelidir” dedi.

YÜKSEK YAPILAR (GÖKDELENLER) VE İMAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK TASARISI ÜZERİNE

Ülkemizde son yıllarda başta İstanbul olmak üzere yüksek yapı inşasına doğru eğilimler olmuş ve birçok yüksek yapı yapılmıştır. Aynı yöneliş orta büyüklükte kentlerimize doğru da olmuştur. Bu olumsuz gelişimin sonunda gelinen nokta 3194 sayılı imar kanununda değişiklik yapmak üzere bina yükseklikleri ve bazı maddeler için hazırlanan kanun tasarısı Meclis Genel Kurulu’na indirilmiştir.

Bu yazıda yüksek yapıların dünyada ve Türkiye’de gelişimi, teknik açıdan yapılması gerekenleri, eksiklerimizi ve olumsuz etkilerini ele alacağım.

Çok katlı yapıların tasarımı çok değişik meslekleri kapsayan bir iştir. Bunlar 1- Çevrenin planlanması sorunu 2- Yapının genel boyutları 3-İç mekan kriteri 4- İklim durumu 5-Taşıyıcı sistemde kullanılan malzemeler 6- Temel durumu 7-Yatay hareket miktarı (Deprem rüzgar etkileri ) 8-Isı değişikliği gibi etkiler ve benzerleridir.

Yüksek yapıda yapı teknolojisi deyince yalnızca çok kat çıkmayı anlamamak gerekir. Asansör ve havalandırma teknikleri belli bir aşamaya gelmeden yapıların yükselmeleri mümkün olmaz Teknik koşullar sağlandıktan sonra ilk gökdelen Baron Jenney tarafından Şikago’da 1879 tarihinde (Leiter yapısı) gerçekleştirilmiştir. 1890 yılında Şikago’da 26 katlı Pulitzer yapısı yapılmıştır.Teknolojinin gelişen olanaklarıyla ama en çok 20.yüzyılda ulusal sınırları çoktan aşmış çok uluslu şirketlerin yarışmalarının empozesiyle bütün yeryüzünde gökdelenler yükseliyor. Bu güne kadar dünyada en çok yükselen gökdelen Dubai’de Burj Khalife olup yüksekliği 829,8 metre, bunu Taipei -101 yüksekliği 509 metre takip etmektedir. Türkiye’nin en yüksek yapısı ise 311 metre yükseklik ile Diamond of İstanbul’dur. Son 10 yılda İstanbul da 100 metre üzerinde yapılan yüksek bina sayısı 60 adedi geçmiştir. Avrupa’da en çok gökdelen Türkiye bulunmaktadır. Ülkemizde 70 metreyi geçen 417 bina mevcuttur. Bu sayı Almanya da 282, Fransa da 201, İngiltere de 261, İzlanda da 2’dir. Ayrıca Türkiye’de 38 ilimizde 20 kat üzeri 1593 bina bulunuyor.

Gökdelenlerin gelişim sürecinde yükselen gökdelenler ABD’de Şikago’da Seartower 450 metre yükseklikte, Newyork’ ta wold trade center 411 metre Empire State 381, Hancock yapısı 350 metredir. Mühendis Goldsmith ve Fazlur Hn yüksek yapılarda betonarmenin yeniden keşfinde en başta gelen isimlerdir. Çelik proje üretmek yerine daha çağdaş bir teknoloji olarak betonarmeyi önermektedirler.

Yüksek yapılarda mekanik tesisat yeterli ve güvenli olmalıdır. Asansörler büyük önem arzeder. Yüksek yapılarda olası bir yangında itfaiye devre dışı kalır. Yangın çıktığı yerde denetlenmeli ve tam otomatik kontrol merkezi kurulmalıdır. İlerde cephenin temizlenmesi için gerekli tedbir düşünülmelidir. İşletme ve yönetim başlı başına profesyonellik gerektirir. Yapıda kullanılan elektrik miktarı çok büyük miktardadır. Pis suların iletilmesi küçük bir dere olur. Binaya giriş çıkışlar kontrol edilecek sistem kurulmalıdır. Çünki buralar suç yuvaları olmaya en uygun yerlerdir. Binanın ağırlığı çevreyi çökertecek kadar ağır olur. Eski kent ve tarihi kentlerde bu yapılar kentin eski dokusu ile uyumlu tasarlanmalıdır. Yapı yüksek olunca gece gündüz ısı değişimlerinden büyüyüp küçülmesi önemli olur ve bunlar yüksek yapıda kılcal çatlaklar oluşturur. Bu durum betonarme yapılarda paslanmaya neden olur. Bu yapıların cephesi nasıl olursa olsun, gündüz ile gece görünüşleri öteki yapı türlerinden daha önemlidir. Böyle büyük bir kütlenin karanlıkta kalması pek uygun olmaz . İyi aydınlatma yapılması gerekir.

Yüksek yapıların inşa tekniği açısından tarihi gelişimini incelersek: 1891 yılında ABD Şikago’da 17 katlı 64 metre yüksekliğinde Monadook binası kargir duvarla inşa edilmiştir. Giriş katı duvar kalınlığı 2.15 metredir. 19. Yüzyıl sonlarına doğru modern sayılabilecek ilk çok katlı yapı çelik iskelet kullanılarak 1883 yılında Şikago’da inşa edilmiş Home Insurance binasıdır. 1930 yılına kadar taşıyıcı sistemde çelik kullanılmıştır. 1950 yıllarının başlarında yeni malzeme teknolojisi ve inşaat teknikleri uygulaması ile 20-22 katlı binalar yapıldı. 1958’de 38 katlı, 1962’de 50 katlı American Hotel, 1968’de 70 katlı Lake Print Tower gibi yüksek yapılar yapılmıştır. Son 50 yılda betonarme yapılar çok hızlı ve yeniliklerle dolu bir görünüm ortaya koymuştur. Buna taşıyıcı sistem yenilikleri, yüksek mukavemetli betonlar, kalıp teknolojileri olanak sağlamıştır.

Türkiye’de 1960’ lı yıllarda 1-6 katlı binalar yapılmıştır.1970’li yıllarda binalar 10 katın üzerine çıkmaya başladı. Ülkemizde yüksek yapı gelişiminde Mersin’de (Mersin Mertim) 175.70 metre yükseklikte, Sabancı Center 39 katlı Akbank kulesi ve 34 katlı Sabancı Holding binaları olup 156.80 metre yüksekliktedir. Yüksek yapı inşası son yıllarda büyük bir hız kazanmış, Avrupa’nın en yüksek yapılar sıralamasında Türkiye birinci sırayı almıştır. Türkiye’de en yüksek bina yukarıda bahsettiğim gibi 311 metre yükseklikte ve 53 katlı Diamond of İstanbul’dur.

Türkiye bir deprem ülkesidir ve dünyanın çok önemli fay hatlarından biri üzerinde bulunmaktadır. Depremin yüksek yapılar üzerindeki davranışını önlemek için ve ülkemizde şiddetli deprem olasılığı yüksek olduğundan yüksek yapı inşasında temel öğelerden biri deprem dayanımı olmalıdır. 2018 yılında hazırlanan deprem yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Yönetmelikte Bina Yükseklik Sınıfları(BYS) tanımlanmış ve yapıların depreme karşı dayanımı için değişiklikler yapılarak tedbir alınmaya çalışılmıştır. Depremde yüksek yapıların davranışı için en ilginç deneyim 1985 yılında Meksika’da Meksiko City’deki depremdir. Burada 140 metre yükseklikteki Latin American Tower adlı bina depremi hasarsız atlatmıştır. Aynı yerde 9-12 katlı yapılarda daha fazla hasar meydana gelmiştir. Yüksek yapılarda gerekeli önlemler alındıktan sonra ve yapı teknolojisi temin edildikten sonra endişe etmemek gerekir. Yalnız yüksek yapı veya yapılar her yerde yapılmamalı bir plan dahilinde tespit edilen bölgelerde yapılmalıdır. Başta deprem sorunu, Altyapı pissu ve temiz su şebekeleri, elektrik, doğalgaz, haberleşme, ulaşım, kentin şehir dokusu ve silueti, nüfus yoğunluğu, trafik sorunları, çevre sorunları, sosyolojik incelemeler gibi sorunlar üretmeyecek çözümler üretilmelidir. Son yıllarda yapılan uygulamalar bir çok sorunu beraberinde getirmiştir. Bu sorunların daha büyümemesi adına İmar kanununda değişiklik teklifi hazılanmıştır. 13/01/2020 tarih, sayı:94 ile Meclis Genel Kuruluna sunulmuştur. Teklifin içeriği :Sanayi alanları hariç olmak üzere imar planlarında serbest (Yençok) olarak belirlenmiş yükseklikler emsal değerde değişiklik yapılmaksızın çevredeki mevcut teşekküller ve siluet dikkate alınarak imar planı değişiklikleri/revizyonları yapılmak suretiyle ilgili idare meclis kararı ile belirlenecek, bu şekilde belirlenmeyen yükseklikler bakanlıkça belirlenecek denilmektedir. Bu değişiklik sonucunun ülkemize hayırlı olasını dilerim.

Ülkemizin birçok yönden ufkunu açacak, güvenli, sağlıklı, çevre sorunları çözülmüş, yüksek yapılar inşa edilmesi dileğiyle… 16/01/2020

Editör: TE Bilisim