Ahmet Özdel, yazılı açıklamasında şunları söyledi:

“Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri olarak, 2 Temmuz 2019 tarihinde cinayetlere ilişkin fotoğraflardan, gazetelerden oluşan resim sergisi, forum ve konser etkinliği ile 3 Temmuz günü yürüyüş ve basın açıklaması yaptık.

Çorum halkının bildiği üzere, uzun yıllardan bu yana bu anma etkinlikleri düzenlenmektedir.

Emek ve Demokrasi Platformu bileşenlerinin dışında 39 yıl sonra ilk defa ilimizde yaşanan acılar konusunda açıklama yapan resmi ve sivil kesimler olmuştur. İlk defa bu kentin Belediye Meclis toplantısında; can kayıpları için bir dakikalık saygı duruşu yapılmış ve vahşi cinayetlerin bir daha yaşanmaması temennisinde bulunulmuştur.

Ayrıca Çorum Haber Gazetesinde Sami Akpınar bir köşe yazısı yazmış, 39 yıl aradan sonra ilk defa tek başına CHP İl Örgütü Çorum Olayları konusunda bir toplantı düzenlemiştir. Ve ilk defa bu konudaki bir toplantıda farklı görüşe sahip bir milletvekili olan Adnan Türkoğlu bir konuşma yapmıştır. Söz konusu toplantıda, Belediye Başkan Yardımcısı Av. İsmail Yağbat, Ak Parti İl Yöneticisi Mustafa Gökgöz, Çorum Baro Başkanı Av. Kenan Yaşar da bir konuşma yaparak toplumsal barış ve kardeşliğin sağlanması gerektiğini belirtmişlerdir.

Daha sonra; Ak Parti Milletvekili Ahmet Sami Ceylan ve İl Başkanı Av. Yusuf Ahlatcı da Çorum Haber Gazetesi aracılığı ile birer açıklama yapmışlardır.

Bu haliyle 2019 yılında Çorum olaylarının anma etkinlikleri hiç olmadığı kadar toplumsal bir tabana yayılmıştır. Toplumsal barış, ancak çatışmanın tarafı olan ya da olma potansiyeli taşıyan kesimlerdeki kardeşlik ve barış inancının yüksek olması ile sağlanabilir. Demokrasi ve birlikte yaşam kültürünün olduğu ülkelerde de katliam ya da terör saldırıları olmaktadır. Demokrasinin ve hukukun olduğu ülkelerde devlet erki ve onu yönetenlerin aldığı tutum ile demokrasinin az geliştiği ya da olmadığı ülkelerde alınan tutum birbirinden farklıdır.. Örneğin; Avustralya’daki terör saldırısından sonrası Avustralya Başbakanı Scott Morrison’un aldığı tutum hepimizin zihninde kalmıştır. Scott Morrison’un tutumu bizlere örnek olması gereken bir tutumdur.

Tüm bu açıklamaların barış ve kardeşlik için çok önemli olduğuna inanıyoruz.

Daha öncede belirttiğimiz gibi Çorum’da yaşananlar incelendiğinde; saldırıların sistemli bir şekilde başlatıldığı ve devam ettirildiği, özellikle belli görüşteki ve mezhepteki insanların bulunduğu mahallelere yönelik saldırıların yapıldığı bilinmektedir. Bu olayların tanığı konumundaki gazeteci Saygı Öztürk’ ün de 3 Temmuz 2019 tarihinde Çorum Devlet Tiyatro Salonunda yapılan toplantıda belirttiği gibi olay sistemli ve iradi bir durumdur.

Bu olay birkaç saldırganın ya da kendini bilmezin, ya da sıradan bir örgütsel yapının işi değildir. Olaylardan önce Çorum’ u ziyaret eden ABD Büyükelçilik görevlilerinin, görevini yapmayan kolluk güçlerinin, TRT’nin de dahil olduğu organize bir yapı ve bu yapının da planlı faaliyeti söz konusudur. Aradan 39 yıl geçmesine rağmen bu güne kadar ABD ajanları ile görüşme yapanlar ne görüştüğünü açıklamamıştır.

1980’li yıllarda yapılan soruşturma ve kovuşturmalar göstermelik olarak yapılmıştır. Olaylar birbirinden kopuk, öldürme vakıaları olarak ele alınmıştır. Çoğu dava dosyasında delil olmadığı için beraat kararı verildiği gibi çoğu dosya da zamanaşımına uğratılmıştır. Etkili bir yargılama yapılmamış, adalet yerini bulmamıştır.

Toplumsal barış, toplumsal belleğin oluşturulması ve çalıştırılması ile sağlanır.

Halk yaşananlar karşısında sessiz kalmamış ve birlik olmuştur. Birlik olarak bu saldırıların üstesinden gelmiştir. Çorum’ da ne sağ-sol çatışması, ne de Alevi-Sünni çatışması vardır. Olan belli güçler tarafından örgütlenen bir senaryonun hayata geçirilmesi ve onlarca insanın hunharca öldürülmesi ve onlarcasının yaralanmasıdır.

1980 yılında doğan çocuklar bu gün 39 yaşındadır. Toplumun çoğunluğu bu olayları bilmemekte ya da sadece anlatılanlardan tek yanlı olarak öğrenmektedir. Öncelikle kullanılan çatışmacı dilin ortadan kaldırılması, toplumun empati yapmasının sağlanması gerekir. Bu nedenle olayların ortaya çıkarılması ve tartışılması gerekir. Slogan içeren ajitatif söylemlerin topluma bir faydası yoktur. Bu kentte yaşayan insanların asla bir birlerine düşmanlığı yoktur, olmamıştır. Farklı inanç ve yaşam tarzları olan birey ve topluluklarız bu farklılığımızı kullanarak bizi düşmanlaştırmak isteyenlere karşı farklılıklarımızı koruyarak karşı koymalıyız.

Uzun yıllardan bu yana belirttiğimiz gibi iki temel talebimiz var. Bunlar

1-Olaylara ilişkin soruşturmalar tekrar açılsın ve adil bir yargılama ile sorumlular tespit edilsin. Olayların gerçek nedenleri tespit edilsin.

2- Bu cinayetlerin yeni nesillere doğru anlatılması için bir anıt dikilmesini talep ediyoruz. Anıt dikilmesi talebimiz aslında toplumun çok değişik kesimlerince de kabul görmektedir. Fakat yapılacak anıtın özellikle toplumsal hafıza ve mağdurların durumu ortaya koyması gerekir.

Çorum kadim yaşam kültürü olan bir kenttir. Sadece Hititler değil, Selçuklu, Osmanlı mirası da özel bir önem taşımaktadır. Çoğumuz Sungurlu’nun 1866’da belediye olduğunu ve ilk Belediye Başkanının Ermeni asıllı Gregoryan Efendi olduğunu, Saat Kulesine 200-300 metre mesafede bir kilise olduğunu bile bilmez. Tüm bunların bizlerin geçmişi ve geleceğidir.

Emek ve Demokrasi güçleri olarak bizler eşit özgür, demokratik bir ülkede temel hak ve özgürlüklere sahip vatandaş olarak barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Barış ve kardeşliğin ise kendiliğinden gelmeyeceğini açıktır. Toplumun tüm kesimlerinin barış ve kardeşlik için 39 yıl sonra ses vermesinin bile ne kadar anlamlı olduğunu biliyoruz. Bu nedenle barış ve kardeşlikten yana düşünen, söz söyleyen, yazı yazan, yürüyen, kaldırımdan izleyerek destek olan, eleştirerek tepki veren tüm yurttaşlarımızı saygı ile selamlıyoruz.”

Editör: TE Bilisim