Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ali Sami Odabaş tarafından yapılan sunumda, bireysel başvuru kurumunun kabul edilmesindeki en önemli amacın, temel hak ihlallerinin ulusal hukuk içinde ortadan kaldırılması olduğu belirtildi. Türkiye’nin AİHS’ne 1954 yılında taraf olduğunu, AİHM’e bireysel başvuru yolunun 1987’de, AİHM’nin zorunlu yargılama yetkisinin ise 1990’da kabul edildiğini belirten Odabaş, “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun başlangıcında 2011 yılı sonu itibariyle AİHM önünde ülkemiz aleyhine açılmış yaklaşık 20 bin civarında derdest başvuru bulunmaktaydı. Diğer ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında, iç hukukunda etkin bireysel başvuru yolu bulunan ülkeler aleyhine açılmış AİHM önünde çok az sayıda dava olduğu görülmektedir” dedi.

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun iç hukukun bir parçası haline gelmesi nedeniyle AİHM’ne başvurmadan önce kullanılması gereken bir yol olduğunu kaydeden Odabaş, “Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru sonucunda verilen kararın hak ihlalini ortadan kaldırmadığı ve mağduriyetin devam ettiği düşünülüyorsa bu karardan sora ilgililerin AİHM’e başvurmasına bir engel bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruları incelerken kararını Anayasa hükümlerine göre verdiğini ifade eden Odabaş, sunumunun devamında şunları söyledi:

“Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi her şeyden önce bireysel başvuru konusu haklarının neler olduğunun belirlenmesinde kullanılması gereken bir kriterdir. Öte yandan bütün idari ve yargısal makamlarca sözleşmeye uyulması bir zorunluluk olduğundan Anayasa Mahkemesi’nin kararını alırken, Anayasa hükümlerini mümkün olduğu ölçüde sözleşmeye uygun şekilde yorumlayıp bir sonuca varması gerekmektedir. Yani verilen kararlarda hem Anayasa hem de AİHS dikkate alınmaktadır.”

(Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim