Ülkemiz çok sayıda resmi/gayri resmi darbeler gördü ancak hiçbir dönemde farklı inanç, düşünce ve yaşam tarzları arasında bu denli kutuplaşma ve gerginlik yaşanmadı” dedi.

Bunun sorumlusunun AKP hükümetlerinin uygulamaları, politikaları, dili ve hedefleri olduğunu kaydeden Kocatüfek, “Bu tehlikeli gidişata en büyük odunu atacak olan ve geri dönülmez bir noktaya savuracak olan TBMM Anayasa Komisyonunda görüşmeleri biten anayasa değişikliği teklifidir.

Rejim değişikliğine götüren teklifin AKP-MHP ortaklığı dışında toplumda tartışılmaması, hatta tartışılmaması için özel tedbirler alınması, jet hızıyla TBMM’ye getirilmesi halkımıza ve emekçilere karşı yapılan en büyük kumpastır. Bu yolla yapılacak bir referandum çoğunluk partisinin kararını halka onaylatması şekline dönüşecektir” ifadelerini kullandı.

AKP’nin değişikliği referanduma götürerek %50 ve biraz üstünü amaçladığını ifade eden Kocatüfek, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Halkımızın buna geçit vermeyeceğine inanmakla birlikte, öngördükleri gerçekleşse bile, bu, toplumun açıkça ikiye bölünmesine ve çok tehlikeli bir kutuplaşamaya neden olacaktır.

Darbe ürünü olan 1982 Anayasasının antidemokratik ruhunu ortadan kaldırmak bir yana AKP itiraf ettikleri üzere fiili rejim değişikliğini anayasal kılıfa büründürmek istemektedir.

Anayasa değişikliği ne bugünün sorunların çözümü, ne gelecek kuşaklar ne de mevcut rejim tıkanıklıklarının aşılması için yapılmamaktadır. Açıkça; mevcut cumhurbaşkanının kanunların üstünde yetkilerle donatılarak Ortadoğu’daki krallıklara bir yenisinin eklenmesi hedeflenmektedir.

Maddeleri tek tek irdelemeye gerek kalmadan birkaç örnek vermek gerekirse;

Anayasa değişiklik teklifi mevcut haliyle onaylanırsa Meclis’in, Cumhurbaşkanı’nın karşı çıkacağı bir düzenlemeyi yapması söz konusu bile olmayacaktır!

Kamuda bütün üst düzey görevliler Cumhurbaşkanı tarafından atanacak, böylece kariyer ve liyakat ölçüleri tümüyle bir tarafa bırakılarak devlet tek parti kadroları tarafından yönetilecektir.

KHK çıkarma yetkisi Cumhurbaşkanına verilerek OHAL süreklileştirilecektir.

Yargı cumhurbaşkanı ve partisine bağlanacaktır.

Sadece bu örnekler bile daha fazla söze ihtiyaç bırakmamaktadır.

Böylesi bir ortamda çok zor şartlar altında yürütülmeye çalışılan sendikal örgütlenme ve mücadelenin de tümüyle ortadan kaldırılarak sadece “devlet sendikacılığı”na, yandaş sendikacılığa izin verileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek!

Karşı karşıya bulunduğumuz acil sorunların çözümü tek adama, tek partiye dayalı bir dikta rejimi değil demokratik bir anayasa, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, farklı inanç ve düşüncelerin, yaşam tarzlarının herhangi bir kaygı ve korkuya kapılmadan eşit ve özgürce bir arada yaşayabilmesi, emekçilerin hak ve çıkarlarının önündeki engellerin kaldırılmasıdır.

Bunun dışındaki tüm girişimler ve çabalar ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği ile oynamaktır.

Konfederasyonumuz, değişiklik teklifinin derhal geri çekilmesi, toplumsal kutuplaşma, gerginlik ve çatışma zeminine neden olan uygulamalardan vazgeçilmesi, savaş politikaları yerine barışçıl politikalara dönülmesi çağrısında bulunmaktadır.

Geleceğimize sahip çıkmak için anayasa değişikliği dayatmasına karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Emekçileri ve demokrasi güçlerini bu çerçevede birlikte ve ortak mücadeleye davet ediyoruz.”

(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim