Türkiye’nin ilk milli kazısı olan Alacahöyük kazısının 81. yılı, kazı ekibi tarafından Alacahöyük Kazı evinde düzenlenen törenle kutlandı.
İlk olarak 1907 yılında Osmanlı arkeoloğu Makridi Bey tarafından kazı çalışmalarının yapıldığı, daha sonra ise 1935 yılında Atatürk tarafından tekrar başlatılan kazılar 2014 yılında açığa çıkarılan bir mabette sürüyor.
ATA’DAN
TALİMAT
Alacahöyük Kazısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün desteği ile 22 Ağustos 1935 yılında Dr. Remzi Oğuz Arık başkanlığında başladı. Kazı Başkanı Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu ve Kazı Başkan Yardımcısı Dr. Duygu Çelik tarafından kazı evinde düzenlenen bir organizasyonla Alacahöyük kazısının 81. yılı kutlandı.
Bilimsel Heyet üyeleri ve öğrencilerin katıldığı organizasyonda bir konuşma yapan Kazı Başkanı Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu, kazı tarihçesi hakkında bilgiler vererek, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün arkeolojiye ne denli önem verdiğini vurguladı.
ÇINAROĞLU 20
YILLIK BAŞKAN
Remzi Oğuz Arık tarafından 22 Ağustos 1935’te başlanan kazının bu yıl 81. yıldönümü olduğunu belirten Prof. Dr. Çınaroğlu, “Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yeni kurulan bir ülkede Mustafa Kemal Atatürk, tarihe ve arkeolojiye o kadar çok önem veriyordu ki bunun için bazı öğrencileri Avrupa'ya göndererek orada eğitim görmelerini sağladı. Bu öğrenciler ülkemize geri döndüklerinde ilk önce Ahlatlıbel ve Etiyokuşu kazılarını yaptırdı. Daha sonra ise hayatında hiç görmediği ancak kitaplardan okuduğu Alacahöyük'ün kazılması için talimat verdi Remzi Oğuz Arık’ın başlattığı kazılar günümüze kadar devam etti. Bu yıl kazının 81. yıldönümü. Benim ise Alacahöyük Kazı Başkanı olarak 20. yılım. Meslekteki ise 55. yılım” diye konuştu.
22 Ağustos 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün desteği ile başlanan kazıların uzun süre kesintisiz devam ettiğini dile getiren Prof. Dr. Çınaroğlu, “Kazılar Eski Tunç Çağı Hatti dönemine tarihlenen kral mezarları ile bilim dünyasında tanınmıştır” dedi.
Alacahöyük'ün 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından bilim dünyasına tanıtıldığını belirten Çınaroğlu, “1835 yılında, Alacahöyük'ü, o zamanki adıyla, İmat / Höyüğü bilim âlemine tanıtmıştı. 1835 yılından Theodore Macridy Bey'in 1907 yılında Alacahöyük'te ilk bilimsel kazmayı vurmasına kadar 72 yıl geçmiştir. 1861'de G. Perrot, 1881'de W. Ramsey, 1893'de E. Chantre, burayı gezmişler ve özellikle açıkta duran sfenksli kapı ile ilgilenerek, küçük çapta kazı çalışmalarında bulunmuşlardır. Bu gezginlerin Alacahöyük'ü tanıtmaları, birçok bilim insanının burayla ilgilenmesine neden olmuştur. Macridy Bey'in 1907 deki kazısını takiben, 1910'da R. C. Thompson, burada bulduğu taş baltayı yayınladı. Daha sonra, Höyük'ü ziyaret eden Chicago heyetinden H. H. Von der Osten, 1926'da bilimsel tanıtımı kapsamlı bir şekilde yapmıştır dedi.
“ATATÜRK
GÖRMEDİ”
İlk milli kazı olan Alacahöyük Kazısı'nın Mustafa Kemal Atatürk'ün desteği ile başladığını ancak, Mustafa Kemal Atatürk'ün Alacahöyük'e hiç gelmediğini aktaran Prof Dr. Aykut Çınaroğlu, “1907 yılında Macridy Bey özellikle, sfenksli kapı üzerinde ve kapı kuleleri önünde 15 gün kadar çalışmıştır. Araştırmaları sırasında, Alaca Höyük'teki poterni (Gizli yeraltı geçiti) görmüş ve Boğazköy'dekilerle benzerliğini vurgulamıştır. 1907 yılından 1935'e kadar Alaca Höyük'te çalışma yapılmamış ancak ünü, arkeoloji dünyasında yer etmeye başlamıştır.
1931 yılında Türk Tarih Kurumu'nu kuran Atatürk, Ankara'da iki yaptırdıktan sonra, hiç görmediği ancak, kitaplardan tanıdığı Alaca Höyük'te kazı yapılmasını istemişti. O dönemde devletin bütçesini de dikkate alan Atatürk ilk kazı mevsiminde kendi cebinden 3000 lirayı Afet İnan'a vererek, kazı giderlerinin karşılanmasını sağlamıştır" ifadeleri kullandı.
“UR KRAL MEZARI ve TROYA
HAZİNESİ İLE AYNI ÇAĞDAN”
İlk milli kazı olan Alacahöyük Kazısı, 22 Ağustos 1935 günü başladığı zaman, Höyük Köyü ören yerinin üzerinde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu, “Bunu dikkate alan, Alacahöyük Kazısı'nın ilk başkanı Remzi Oğuz Arık, araştırmalarına köy meydanında ve ören yerinin çevresinde başlayabilmişti. Kazının başlangıcından kısa bir süre sonra, Eski Tunç Çağı kral mezarlarından bazıları bulundu. Atatürk'ün emriyle, bir yandan ören yeri üzerindeki Alaca Höyük Köyü ovaya taşınırken, 1936 yılından itibaren de ilk milli kazının başkanlığı, Dr Hamit Zübeyr Koşay'a verilmişti. Kazının ikinci yılından itibaren Alaca Höyük'ün tabakalaşması belirlenerek yayınlar buna göre yapılmaya başlanmıştır.
1935 yılında Eski Tunç Çağına tarihlenen üç krali mezara ilave olarak, 1936 yılında 3 krali mezar daha bulunmuştur. Ayrıca, 2. Kültür katı diye tanımladıkları Hitit Dönemine ait bol miktarda eser ele geçmiştir. 1937-1939 yılları arasında yapılan kazılarda ise, daha önce bulunan 6 kral mezarına, 7 kral mezarı daha eklenmiştir. Böylece bulunan Eski Tunç Çağı Kral mezarlarının sayısı 13'e yükselmiştir. Buna paralel olarak Alacahöyük'teki kalıcı mimari eserlerden sfenksli kapı ve sfenksli kapı kule kabartmalarından sonra, mabet-saray diye anılan anıtsal bina, gün ışığına çıkartılmıştır.
Mezopotamya'daki Ur Kral mezarlarının çağdaşı olan Alacahöyük Eski Tunç Çağ prens ve prenses mezarlarında açığa çıkartılan standartlar, güneş kursları, sisturumlar, altın, gümüş ve tunç kap kacaklar, takılar ve mobilya aksamları, bilim âlemi ve aydın kesimce çok iyi tanınmaktadır. Bunlar arasından özellikle standartlar/güneş kursları yanlış bir algılama ile "Hitit güneş kursları" olarak yaygın bir şekilde anılmaktadır. Hâlbuki bu eserler, Hititlerin Anadolu'ya gelişlerinden yaklaşık 300-350 yıl öncesine, Eski Tunç Dönemine, bir başka deyişle Hatti Çağına aittir. Büyük olasılıkla, Alaca Höyük krali mezarları, Alaca Höyüklü Hatti prens ve prenseslerine ait olmalıdır.
Bu standartlar/güneş kursları başta Ankara Üniversitesi olmak üzere, birçok kuruluşun simgesi haline gelmiştir. Kuzey Kıbrıs Cemaat Meclisi, bir zamanlar Kültür Bakanlığı, Ankara şehrinin mahkeme ile tescilli simgesi, Eti Bisküvileri, Hitit Gıda ve Hitit Seramik bunlardan birkaçıdır.
Bunların yanında yekpare, yirmi dört ayar altından, dövme yoluyla yapılmış testicikler, maşrapalar ve takılar, teknik açıdan dönemim eriştiği seviyeyi yansıtmaktadır. Altın ve gümüş takılar, kap ve kacaklar, ayrıca, dönemin sosyo-ekonomik yapısını da yansıtır. Alaca Höyük Eski Tunç Çağı Kral mezarlarının ölü hediyeleri, Troya Hazineleri ve Orta Anadolu'daki çağdaşı buluntular ele geçmeseydi, biz, Hatti Döneminin, Eski Tunç Çağında eriştiği yüksek seviyeyi, bilemeyecektik.
1940-1948 yılları arasında yine Türk Tarih Kurumu'nun desteğiyle Hamit Zübeyr Koşay ve Mahmut Akok, Alaca Höyük'te kazılara devam ettiler. Kazılarında, Frig ve Hitit Çağlarına ait küçük buluntular, bol miktarda ele geçmiştir. Mabet-saray binasını da bütünüyle açığa çıkartan araştırıcılar, ilk kez katmanlara göre kapsamlı bir yayın yapmışlardır.
Eski dönem kazılarının ören yerindeki en görkemli kalıcı eserlerinden birisi, işlevi açısından henüz tam karara varılamayan ve üzerinde tartışmalar, devam eden "Mabet-saray" binasıdır. Mabet-saray binası, bütünüyle, höyüğün Hitit Çağı'ndaki topografyasına uyarak, güneyden kuzeye doğru, kademeler oluşturacak şekilde inşa edilmiştir. Bu nedenle, yapının orta avlusu da kuzeyden güneye doğru meyillidir. Mabet-sarayın orta avlu çevresinde yer alan odalar ya da magazinler arasında da, Hitit mimarisinin özelliği olan asimetri vardır" dedi.
Alacahöyük kazısını bir süre önce ziyaret eden Vali Necmeddin Kılıç'a da teşekkür eden Prof. Dr. Çınaroğlu, bu yıl kazıların höyükte ve Hitit Barajı alanında devam edeceğini belirtti. Ayrıca, Vali Kılıç'a kazıya verdiği desteklerden dolayı kazı heyeti olarak çok memnun kaldıklarını ve kendilerine bir kez daha teşekkür ettiklerini belirten Çınaroğlu, kazı ekibine de özverili çalışmalarından dolayı memnuniyetini dile getirdi.
Öte yandan bu yıl yapılan kazılarda yaklaşık 3300 yıllık gizli bir geçit bulunduğu ve geçitte çalışmaların devam ettiği öğrenildi. (Volkan SINAYUÇ) 
Editör: TE Bilisim