Ülkemizde bu durumun tersine bir yol izlendiğini anlatan Aydın, Kamu tarafından izlenen vergi politikasının temelinde belli kesimlerden yüksek oranda vergi alınması ve vergi vermesi gereken fakat vermeyenlerden vergi alınamaması yattığını kaydederek, böyle olunca iktidarların da kamu harcamalarına kaynak oluşturacak gelirlerin başında gelen vergiyi, tahsilin en kolay olduğu kesimden yani kayıt altında çalışan kesimden aldığını ve kaynağından kesilen vergiler yoluyla kaynak ihtiyacını gidermeye çalıştığını ifade etti. Bu durumun ülkede çarpık bir hal aldığını, toplam gelir vergi tahsilatının yaklaşık %50’sinin GSYİH’nın yalnızca %7’sini alabilen çalışan kesim tarafından ödendiğini ifade söyledi.

Kamu-Sen İl Binası’nda yaptığı basın açıklamasında gelir dağılımının vergiler yoluyla etkilenmesinde önemli olan bir başka kriterin, vergilerin dolaylı mı yoksa dolaysız olarak mı toplandığı olduğunu kaydeden Aydın, OECD ülkelerinde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranı ortalama %35 iken, Türkiye’de bu oranın %68’ler dolayında olduğuna dikkat çekti. Aydın, “Buna göre adaletsiz vergi toplamanın bir göstergesi olan dolaylı vergilerin, Türkiye’de dolaysız vergilerin yerine ikame edildiği görülmektedir.

Buna ek olarak 2003 yılında en yüksek gelir grubundan alınan vergi oranı 5 puan indirilerek %40’tan %35’e çekilmiş, 2006 yılında yapılan bir düzenleme ile orta- düşük gelirli grubun gelir vergisi oranı %25’ten %27’ye çıkarılmıştır.

Kayıtlı çalışanları yolunacak kaz gibi gören bu vergi politikası, gelir dağılımının geniş kitleler aleyhine bozulmasında büyük pay sahibi olmaktadır. Çünkü bu yolla ücretli, sabit gelirli kesimin satın alma gücü önemli ölçüde daraltılmaktadır. Buna karşılık hazine bonoları ve devlet tahvillerinin vergiden muaf tutulması, rant gelirleri lehine gelir dağılımının bozulmasına sebep olmaktadır.

Vergi politikalarındaki bu adaletsizlik nedeniyle, zaten düşük ücret alan ve büyük ölçüde ülkenin en fakir kesimini oluşturan kamu görevlileri, KİT çalışanları, işçiler ve asgari ücretliler kısa sürede bir üst vergi dilimine tabi olmakta, maaşları düşmekte ve temmuz ayında aldıkları maaş zammının büyük bölümü artan gelir vergisi ödemesine gitmektedir” dedi.

Ayrıca bilindiği gibi ücretli kesimin vergileri stopaj usulü ile kesilirken, diğer kesimlerin vergilerinin bir dönem sonra ve taksitler halinde tahsil edilmesinin hatta bir süre sonra çıkarılan vergi afları yoluyla indirime gidilmesinin, enflasyonun AB ve ABD gibi gelişmiş bölgelere oranla yüksek düzeyde olduğu ülkemizde, izlenen vergi politikası ile gelir dağılımının geniş kitleler aleyhine bozulmasında rol sahibi olduğunu belirten Selim Aydın, yaşanan bu olumsuzlukları gidermenin yolunun, çalışanlar üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi olduğunu belirtti. Bunun için Türkiye Kamu-Sen olarak iki farklı öneri getirdiklerini söyleyen Aydın, bunlardan ilkinin, gelir vergisinin %15 orana denk gelen alt diliminin tatminkâr seviyede yükseltilerek çalışanların yıl içinde %20’lik vergi dilimine girmelerinin önlenmesi, ikincisinin de, kamu görevlileri, KİT personeli ile sözleşmeli personelin gelir vergisi kesintilerinden dolayı yaşadığı adaletsizliğin ve mağduriyetin giderilmesi adına 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23. maddesine, Devlet memurlarına ödenen taban aylık tutarının söz konusu çalışanlar için Gelir Vergisi’nden muaf tutulmasını sağlayacak bir hükmün eklenmesi şeklinde olduğunu dile getirdi.

MEMUR VERGİYE ÇALIŞIYOR

Memurların enflasyona yenik düşen maaşlarına bir darbe de her yıl gelir vergisinden dolayı artan vergi yükünden geldiğini anlatan Aydın, gelir vergisinin en düşük vergi oranı olan %15’lik sınırına giren kazanç miktarı yeterince yükseltilmeyince, ücretliler üzerindeki vergi yükünün giderek arttığını, özellikle sözleşmeli çalışanların korkulu rüyası olan verginin, yılın ilk aylarından itibaren kamu görevlilerinin belini bükerken Kasım ayı itibarı ile kamu görevlileri arasında en düşük maaş alan yardımcı hizmetlilerin de bir üst vergi dilimine geçtiğini ifade etti.

Aydın, “Hükümet, çalışanlar üzerindeki vergi yükünü iyice artırıp, 2017 yılında 13 bin lira olan %15’lik gelir vergisi üst sınırını, 2018 yılı için 14 bin 800 lira olarak belirleyince bütün ücretlilerin 2018 yılı içinde bir üst vergi dilimine geçmesi ve 5 puan daha fazla vergi ödemesi kesinleşmişti.

Buna göre sözleşmeli personelin büyük çoğunluğu daha nisan ayı dolmadan %20’lik vergi dilimine geçerken doktor, öğretmen, hemşire, gibi birçok kamu görevlisinin ödediği gelir vergisi oranı mayıs ile eylül ayları arasında %20’ye yükselmişti. Birçok kamu görevlisi daha yılın ikinci yarısına ilişkin maaş zammını alamadan ödedikleri vergiler %5 oranında artmıştı.

Şimdi ise kamu görevlileri arasında en düşük maaş alan yardımcı hizmetliler de %20’lik vergi dilimine girdi ve Kasım ayı itibarı ile 2 milyon 700 bin kamu görevlisinin tamamı bir üst vergi diliminden gelir vergisi ödemeye başladı.

Hal böyle olunca bir taraftan enflasyon maaşları eritirken diğer yandan da artan vergiler nedeniyle ele geçen ücretlerde büyük düşüler yaşandı.

KİT’lerde ya da diğer kuruluşlarda çeşitli adlar altında sözleşmeli olarak çalıştırılan personelin, gelir vergisi bakımından en mağdur kesim olduğunu ifade eden Aydın, Gelir vergisi matrahı 5460 TL olan ve yaklaşık 5 bin TL net maaş alan bir mühendisin, mart ayında 819 lira gelir vergisi öderken, nisan ayının ortasında %20’lik vergi dilimine girdiğini ve mayıs ayında ödediği vergi miktarının tam 273 lira artışla aylık bin 92 liraya ulaştığını söyledi.

Hemşirelerin de adaletsizlikten payını aldığını ayrıca memur ve şube müdürü ünvanlı kamu görevlilerinin maaşının eylül ayında eksiye döndüğünü ifade eden Selim Aydın, Konfederasyonun Ar-Ge Merkezi tarafından yapılan araştırmada, ücretlilere yönelik vergi dilimi belirlenirken enflasyonun ve maaşlara yapılan zamların dikkate alınmaması nedeniyle, memurların ödediği verginin çok daha yüksek oranda arttığı belirtildi. (Erkan BAYATLI)

Editör: TE Bilisim