Yine icra takiplerinin fiziki temas içermeyen taleplerinin dahi durdurulduğunu kaydeden Diken, “Kovid-19 salgınına karşı bir önlem olarak değil, aslında yaşanan derinlikli ekonomik krizin sanal olarak maskelenmesi anlamı taşıdığı da görülmektedir” ifadelerini kullandı.

Açıklanan normalleşme süreci talimatlarına bakıldığında adalete ulaşmanın şezlonglara uzanmak ve AVM’lerde turlamaktan daha önemsiz sayıldığını söyleyen Diken, açıklamasında şunları bildirdi:

“Adli süreler muallak bir terimle uzatıldığından üniversite sınavları gibi üç gün sonra şimdi de kısalttım denilme ihtimali de ayrı bir vahamet yaratmaktadır. Adalet mekanizması yaptım oldu ya değil kurallara ve kurallara sıkı sıkıya uymaya dayalıdır. Bu nedenle çok uzun süreli bir uzatma yerine iki haftalık değerlendirme süreleri ve bu sürelerin makul bir süre öncesinden açıklanması yöntemi izlenebilmeliydi.

Yine bu dönemde hiçbirimizin taslağına ulaşamadığı, değiştirilecek metnin ne olduğunu sorduğumuzda eski taslak denilen Avukatlık Kanun taslağının yeniden gündeme getirildiğini görmüş bulunmaktayız. Tartışılmadan meslek gruplarının ve baroların görüşü alınmadan bir nevi civciv çıkacak kuş çıkacak denilerek hazırlanacak metin aynı zamanda büyük bir özgürlük gaspının da izlerini taşımaktadır.

“MESLEĞİMİZ DİZAYN EDİLMEK İSTENİYOR”

Barolar Birliği Başkanı ile Adalet Bakanı’nın dahi bilmediği, biliyorlarsa söylemediği bir metinle mesleğimiz dizayn edilmek istenmektedir.

Bu eski taslak 2009 yılında bir FETÖ projesi olarak yazılmış olup barolara sızarak onları ele geçirmeyi amaçlayan FETÖ’nün, bu amacına baroların seçim sisteminde değişiklik yaparak ulaşmayı hedeflemesi sonucu hazırlanmıştır. Yargının üç ayağından ikisinin teslim alındığı dönemde, üçüncüsü olan savunma için yapılan bir “operasyon” niteliği taşıyan bu tasarım, daha sonra giderek bu iktidar elinde “kıymetlendirilip” zenginleştirilmiştir. Son kez 2016 yılı sürümü olarak çıkarılan ve bizzat Adalet Bakanlığı’nda, adına Bilim Kurulu denilen bir heyet tarafından hazırlanan taslak da, aynı kıymetlendirmenin bilinen son versiyonudur.”

“TASLAKTAN VAZGEÇİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ”

“Seçim sistemini değiştirmek dışında hiçbir şey getirmeyen ve mesleki anlamda herhangi bir fayda sağlamayan bu taslak metnin infaz kanunda yapılan düşünce ve ifade suçlarının af kapsamı dışında bırakılması, avukat görüşlerinin denetlenmesi, avukatların görüşme notlarının incelenmesi gibi yeni düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde hastaya merhem olmayacağı açıktır.

Merdiven altı imalathaneleri gibi 150’nin üzerinde hukuk fakültesi açarak yargının kalitesini ve dinamiğini bozan öngörüsüzlüğün aynı yaptım oldu mantığıyla onarılamaz bir tahribat oluşmadan bu taslaktan vazgeçilmesini talep ediyoruz.

Mussoli’nin ‘avukatlar olmasaydı ülkeyi daha rahat yöneteceği’ öngörüsünün yalnızca felaket getirdiği hatırlatmasıyla yapılmaya çalışılanın bir meslek grubuna karşı değil savunma ihtiyacı duyan bütün halkımıza karşı bir hareket olduğunu tekrar söylüyoruz.

Bizler önlerinde iliklenecek düğmeler olmayan avukatlar; yeşil pasaport kanmışlığı ile Call Centerlarla vatandaşı taciz eden devasa avukatlık şirketlerinin, kendi bürolarını açamayan işçileştirilen genç meslektaşlarımızın var olduğu bir hukuk sistemi değil, ülkemizde herkesin hakça ve özgürce eşit ve adil yaşadığı bir ülke talep ediyoruz.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim