8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Belediye Meclisi’nde bir konuşma yapan Kaleli, Dünya Kadınlar Günü’nün haksız çalışma koşullarını, kadın-erkek eşitsizliğini ve kendilerine oy hakkı verilmediğini protesto ederken yanarak ölen 129 kadın işçinin anısını ve mücadelesini yaşatmak için ortaya çıktığını söyledi.

Kaleli, konuşmasında şunları söyledi:

“Mustafa Kemal Atatürk, 31 Ocak 1923'de İzmir'de halka yaptığı konuşmasında, kadınların toplumundaki yeri üzerine şu sözleri söylüyor;

‘Düşmanlarımız bizi dinin tesiri altında kalmakla itham ediyor, duraklama ve çökmemizi buna bağlıyorlar. Bu hatadır. Bizim dinimiz, hiçbir vakit kadınların-erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Yüce Allah'ın emrettiği, erkek ve kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek, ilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir.'’

Markaların 1 hafta öncesinden başlattığı, tüketim çılgınlığı kampanyaları yüzünden, Sevgililer Günü- Anneler Günü ile karışsa da, kadınlar günü sanıldığı gibi kapitalizmin bir oyunu değil. Tam tersi, kapitalizme verilmiş bir tepki aslında.

Dünya Kadınlar Günü, haksız çalışma koşullarını, kadın-erkek eşitsizliğini ve kendilerine oy hakkı verilmediğini protesto ederken, yanarak ölen 129 kadın işçinin anısını ve mücadelesini yaşatmak için ortaya çıktı.

Ve inanır mısınız, ta 1911'den beri anılmakta olan, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olan bugün, içlerinde Çin-Rusya ve Brezilya'nın da bulunduğu 33 ülkede resmi tatil günü.

Yani ne iyi kadın doğmuşuz diye kutladığımız, erkekler kadınlara hediye alsın, kadınlar indirimli alış-veriş yapıp, ekonomiyi canlandırsın diye uydurulmuş bir günden çok daha fazlası.

Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporuna göre, 144 ülke içinde, kadın-erkek eşitliğinin tam olarak sağlanabildiği sadece 25 ülke var. Tüm dünyada kadın-erkek eşitliğinin sağlanması içinse tam 170 yıl geçmesi gerekiyor. Yani torunlarımızın, torunları görür belki kadın-erkek yaftası ile değil, insan olarak anıldıkları bir dünyayı.

25 bin yıl önce, verimlilik ve bereket anlamları yüklenirken, günümüzün şeytanına, şarlatanına dönüşmenin ne olduğunu, erkekler bilmez elbet.

Mesela, gece kız başına eve dönerken, çantasındaki biber gazından kuvvet almanın nasıl bir şey olduğunu erkeklerin anlaması imkânsız.

Tüm bu zorluklara ve çizilen sınırlara rağmen, elinin hamuruyla erkek işine karışmanın ve büyük başarılara imza atmanın ne olduğunu da anlayamayacaksınız.

Nüfusunun % 50’si kadın olmasına rağmen, her işini adam gibi yapmaya çalışan,

Feminizm deyince aklına erkek düşmanlığı gelen, ahlaktan çok, ahlakçılığı ilke edinen, onu da kadına endekslemiş ülkem için umutlarımızı hiç yitirmedik.

Çünkü biz, İslam öncesi cahiliye döneminde insan yerine konmayan kadınların hakları için büyük mücadele veren, bence dünyadaki en büyük kadın hakları savunucusu, Hz. Muhammet'in (S.A.V) ümmetiyiz.

Kadınların eğitim haklarının elinden alınmadığı, çocukluklarını giydikleri gelinlikle unutmadıkları, bedenlerinin namus sayılmadığı, erkeklerin şiddetinden, hem cinslerinin gıybetinden yılmadıkları, değer görmek için anne yada bacı olmaya ihtiyaçlarının olmadığı O güzel, Türkiye'ye bizler hayattayken kavuşmak dileklerimle.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim