Aynı yıl içerisinde işçilerle imzalanan toplu sözleşmede %5+7,5 zam ve 3 bin TL’nin altında maaş alanlara aylık 90 TL iyileştirme ilave tediye ücretine 250 TL artış verildiğini, 1 ay sonra aynı dönemde kamu çalışanlarına 2018 yılı için % 4+3,5 ve 2019 yılı için % 4+5 zam verildiğini belirten Çam, burada hükümetin aynı, farklı olanın ise masanın diğer tarafında olan sendika olduğunu kaydederek, “Adama sormazlar mı siz orda bostan korkuluğu muydunuz?” dedi.

Ülke olarak zor süreçlerden ve zor zamanlardan geçtiklerini dile getiren Çam, konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Hem kamu çalışanları hem ülke olarak ender rastlanan olayları birlikte yaşayıp, birlikte göğüs germeye çalışıyoruz. Bu zor zamanlarda birlik ve beraberlik içerisinde teşkilat olma bilinci, örgütlenme ihtiyacı her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir olgudur.

Modern anlamda sendika, kapitalizmin altın çağında vahşice sömürme ve sadece düşük iş gücü, fazla kâr amacıyla insanları makineleştiren, zor şartlarda çalıştırılması sonucu insanlarda sermayeye karşı birlikte mücadele etme arzusunu meydana getirmiştir. Lakin örgütlenme çabasında olan insanların önüne çalışanlar arasında sen-ben veya ideolojik fikirleri sunarak sindirmek istemişlerdir.

Sermaye gücünün kurmuş olduğu bu tuzak, zamanla sendikaları amacının dışında, arabulucu veya diyalog kurucu gibi işlevsel olmayan, sendika literatürüne aykırı anlam yüklemiştir. Hükümetler sendikaları yasal olarak tanımlasa bile sendikaları kabullendikleri anlamına gelmemektedir. Zaman içerisinde sendikaları baskı altına alma veya kapatma durumuna dahi gelmişlerdir. Daha acı olanı sendikal bürokrasiyi oluşturmuşlardır. Bu bürokrasi ile işaret ettiği sendikayı büyütüp, büyüttüğü sendika ile pazarlık yapmak istemişlerdir.

Bu süreçler sendikal anlamda sendikaların itibarsızlaşmasına ve sermayenin kendisine göre sendikal yapıların şekillenmesine sebep olmuştur. Günümüzde bu girişimin ne kadar başarılı olduğunu rahatlıkla görmekteyiz.

Akademik anlamda iyi bürokrat: kurumunun karşılaşacağı süreçleri analiz yapan, tehditleri ve fırsatları önceden gören ve önlem alan, sorunlara yönelik çözüm üreten, öneriler geliştirebilendir. Lakin günümüzde bir kısım bürokratların ölçüsü malum sen’e “kim ne kadar fazla üye yaptı” kriter olmuştur.

Marx sendika ile ilgili şöyle diyor; “Sendikalar sermaye saldırılarına karşı direniş merkezi olarak görevlerini yaparlar. Kısmen başarısız olmalarının nedeni güçlerini akılsızca kullanmalarıdır.” İşte adı sendika olan yapıların özlük ve mali haklar konusunda çalışanın değil, işverenin yanında olması literatüre sarı sendika anlayışını sokmuştur.

Bugün “ben” kazandım anlayışında olanlar, “biz” olarak kaybettiklerimizin farkında değildirler.

Fazla değil iki ay önce yapılan 3.2 milyon memur, 1.9 milyon memur emeklisini ve bunların aileleri ile birlikte 20 milyon insanımızı doğrudan ilgilendiren 4. dönem toplu sözleşme görüşmeleri anlaşma ile tamamlandı.

Bundan önce 2013 ve 2015 yıllarında yapılan sözleşmelerin arkasından yüzyılın sözleşmesi, asrın sözleşmesi diyerek nutuk atanlar 2017 yılında yaptıkları toplu sözleşme ile ilgili tek kelime edememektedir.

Beceriksizliklerini kapatabilmek mümkün değil. Aynı yıl içerisinde işçilerle imzalanan toplu sözleşmede %5+7,5 zam ve 3 bin TL’nin altında maaş alanlara aylık 90 TL iyileştirme ilave tediye ücretine 250 TL artış verilmiş iken 1 ay sonra aynı dönemde kamu çalışanlarına 2018 yılı için % 4+3,5 ve 2019 yılı için % 4+5 zam verilmiştir. Burada hükümet aynı, farklı olan ise masanın diğer tarafında olan sendikadır. Adama sormazlar mı siz orda bostan korkuluğu muydunuz?

Bu toplu sözleşmede 4-B, 4-C, diğer sözleşmeli ve vekil personelin sorunlarına bir tek çare yok. Geçmiş dönemde yaşanan hak kayıpları için herhangi bir telafide yok.”

(Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim