Emeğin haklarını eylem ve direniş çizgisi ile birleştiren 15-16 Haziran direnişinin, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı gün olduğundan söz eden İlhan Yaşar, bu onurlu tarihi bırakanların bugün emekçilerin kendi tarihini yeniden hatırlamasını da bir kez daha dayattığını vurguladı.

Türkiye’nin son 18 yıldır baskıcı ve otoriter bir siyasal anlayış ile yönetildiğini ve bu anlayışın en çok emekçiler üzerinde baskı kurduğunu belirten Yaşar, “AKP iktidarı 18 yıl boyunca yalnızca yeni bir siyasal rejim değil yeni bir emek rejimini de inşa etmiştir. Mevcut iktidar, 80 darbecilerinden aldığı miras ile sendikal örgütlenmenin önüne engeller koymuş, emekçiler adına hukuku askıya almıştır. İktidar 18 yıl boyunca sadece emekçilere yönelik baskı politikaları ile yetinmemiş her biri cumhuriyet mirası olan kamusal emeği de topyekün tasfiye etmiştir. 2002 Kasım’da iktidara gelen AKP o günden bugüne 67,5 milyar dolarlık özelleştirme karşılığında kamu hakkını yok pahasına özelleştirmiştir” dedi.

Cumhuriyetin emekçilere mirası olan kıdem tazminatı hakkına göz dikildiğini, Anayasal bir hak olan kamusal emeklilik hakkının AKP tarafından hedef tahtasına oturtulduğunu belirten İlhan Yaşar, “Türkiye’de çalışanlar ülke tarihi boyunca en büyük sömürüyü ve yoksulluğu AKP iktidarı döneminde yaşamış, tahtakurusuna isyan eden işçiler hapse atılmıştır.

Türkiye, 24 Haziran 2018 seçimlerinin ardından kurumsallaştırılmaya çalışan tek bir kişiye bağlı yönetim anlayışının krizini yaşamaktadır. Bu kriz salt bir siyasal kriz olarak değerlendirilmemelidir. Millet egemenliği anlayışının rafa kaldırıldığı, hukukun ve demokrasinin askıya alındığı Başkanlık rejimi, Cumhuriyet tarihimizin en büyük ekonomik krizine bu süreçte neden olmuştur” dedi.

Ülkede pandemi krizini fırsata çeviren siyasi anlayışın, emeğin haklarına yönelik kapsamlı saldırılara girişmekte geç kalmadığını bu süreçte dahi emek karşıtı politikaların bir bir hayata geçirildiğini anlatan Yaşar, “Milyonlarca işçi günlük 39 TL’ye mahkûm edilmiş, toplu sözleşme hakkı askıya alınmış, işçiler ölüm pahasına zorla çalıştırılmış, kamu emekçilerinin sağlığı ve güvenliği bu süreçte hiçe sayılmıştır.

Emeğe ve emekçilere karşı dayatılan baskı ve sömürü düzenine karşı Türkiye emekçileri artık kendi kaderini kendi belirlemelidir. 15-16 Haziran isyanının 50. yılında tüm emekçiler emek, cumhuriyet ve laiklik mücadelesinde güçlü bir mevzi yaratmalıdır.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; yoksulluğa, sömürüye, adaletsizliğe, emekçiye reva görülen sefalet düzenine karşı tüm emekçileri birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

15 -16 Haziran direnişini yaratan öncü emekçileri bir kez daha saygıyla selamlıyor, bu onurlu mirasın izinde emeğin hakları için mücadeleye ısrarla devam edeceğimizi bir kez daha güçlü bir şekilde vurguluyoruz” dedi. (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim