Türk-İş, tabanı özelleşmeler nedeniyle giderek daralan bir işçi sendikaları konfederasyonudur.

Son Genel Başkanı Mustafa Kumlu, 02 Eylül 2013’de istifa etmiş veya ettirilmiştir. Bu durum, ülkemizin siyaset tarihinde pek kolay görülen bir uygulama değildir.

Mustafa Kumlu Başkanlığı'nda Türk-İş yönetiminin, her konuda AKP’nin politik tercihleriyle uyum içinde   çalıştıkları görülmektedir.

Çalışanların kazanımlarını kaybetmelerine yol açan yasal düzenlemelerden “Akil Adamlar” oluşumuna genişleyen yelpazeye bakmak yeterlidir.

Bu konuda geniş bir döküm için Mehmet Akkaya’nın “AKP döneminde işçi sınıfı neler kaybetti?” başlıklı yazısını öneririm. (Aydınlık Gazetesi, 15 Ağustos 2013)

İşçi sınıfının yitirdikleri için salt Türk-İş’i suçlamak adil bir yaklaşım olmaz, ama küresel çetelerin yaptıkları toplum mühendisliği çalışmalarında Türk-İş de payına düşeni almıştır. Tıpkı diğer malum işçi ve memur sendikaları gibi…

Kumlu’nun istifasının özeti ise “yönetimdeki huzursuzluk” olarak basına yansımıştır.

Burada Mustafa Kumlu’nun sadece Türk-İş Genel Başkanlığından istifa ettiğini bilmeliyiz. TES-İş Genel Başkanlığını 13 Nisan 2003 tarihinden beri sürdürmektedir.

Kumlu, istifa nedenlerini açıklarken arkadaşlarının “… gel bırak, teşkilatın başına geç” dediklerini söylemektedir.

Bütün bunlar bir istifadan basına yansıyanlardan özetlerdir. İstifanın perde arkasını sorgulamaya çalışan Yıldırım Koç, şu iki soruyu sormaktadır.

“Kumlu’nun istifasının A. Gül ile R. T. Erdoğan arasındaki çelişkiyle bir ilişkisi var mıdır? Kumlu’nun Fethullahçılarla ilişkisi söz konusu mudur?” (Kumlu’nun istifası, Aydınlık Gazetesi, 07 Eylül 2013)

Bu iki soruya bir üçüncüsünü eklemek isteriz.

Türk-İş’te mevcut yönetin anlayışının az da olsa değişmesi ihtimaline karşı ve gelen, gelmesi öngörülen tepkilere karşı Mustafa Kumlu sütre gerisine mi çekilmiştir? Burada egemen güçler için amaç “hamam aynı hamam, tellaklar değişti” taktiğinin tabana hissettirmeden uygulanmasıdır.

Parti, sendika ve derneklerde egemen olan delege sisteminin taban-tavan arasındaki irade temsilinde getirdiği sıkıntılar örgüt tabanlarında yapılacak bilinç aşımı çalışmasıyla çözülecektir. İşin zor yanı da burasıdır. Sabır ve emek ister. Delege siteminde ise her şube ve/veya il-ilçe başkanı cebindeki delege sayısıyla “alışverişe” çıkmaktadır. Ver isteği, al desteği… Bu konuda pazarlık son derece önemlidir.

Küresel çeteler, tam bağımsız Türkiye mücadelesinde sendikaların lokomotif olduğunun bilincindedir. Birkaç sendika şube başkanının antiemperyalist çizgide olmasının karşı hamlesi egemen delege sistemiyle çözümlenmektedir. Tabandan tavana mücadele anlayışı kurumlaşmadığı sürece bu yaşamsal sıkıntılar sürecektir.

Biz dönelim Kumlu’nun istifasına…

Türk-İş ölçeğinde Mustafa Kumlu’nun Türkiye genelinde büyütülmüş fotoğrafında Erdoğan görülmektedir. Kumlu, AKP iktidara geldikten sonra Türk-İş Genel Başkanlığına seçilmiştir. Nisan 2003…

Komuta  merkezinde oturan ve tetiği elinde tutan küresel efendiler çizdikleri yol haritası ile, Erdoğan'ın eline bir maşa vermişler, Kumlu günah keçisi seçilmiştir. Amaç Türk-İş'i kendilerine daha da fazla hizmet ettirmektir. Toplumda "Günah Keçileri" seçerek, gündem değiştirmek bir Yahudi geleneğidir.

Museviler Yahudi takviminin 7. ayının 10. günü iki erkek keçi seçerlermiş. Bunlardan birini kurban ederlerken günahlarını ikinci keçiye yüklediklerine inanarak onu çöle atarlarmış. Buna toplu günah çıkarma da diyebiliriz. “günah keçisi” sözünün kaynağı budur.  

Taksim Gezi Parkı olaylarının bir halk hareketine dönüşmesiyle emperyalizmin merkezlerinden gelen destek demeçleri ve Erdoğan eleştirileri karşısında oynanmak istenen oyun da budur. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek… Kimlerin sahaya çıkmak için nerelerde ısınma turu yaptığına dikkat etmeliyiz. Yakında Türkiye'de sıtmanın en önemli ilacı kinin piyasada bulunmayabilir. Bunun için de dikkatli olmak gerekmektedir. Sıtmadan ölenlerin sayısı  çoğalacaktır. Malum arz talep meselesi...

Zor oyunu bozar… O zor ise Türk milletinin her türlü etnik, dini, siyasi ayrılığı öteleyerek milli iradenin yeniden iktidar olmasıdır. Milli irade elbette sandıktaki oyların Meclis'e yansıması değildir. Küresel çetelerin korkulu rüyası Kemalist Devrim’in yeniden ihya ve inşasıdır.