1 Ekim günü TBMM açıldı.

Yolda, otobüste her yerde insanlar yeni meclisten beklentilerini bir bir sıralıyor…

En gerekli olanı ise hiç kuşku yok ki; tüm siyasal partilerin, sivil toplum örgütlerinin, kurum ve kuruluşların katkısı ve desteğiyle hazırlanacak olan sivil anayasa… 

Türkiye’yi büyük açmazlara sürükleyen bir şey varsa o da kesinlikle anayasadan doğan boşluklar neticesinde haklıyla haksızın karışmasıdır ve insanların adalete olan güveninin sarsılmasıdır.

Bu güveni tazeleyecek şeyse meclisin iradesinde saklıdır.

Vatandaş ne diyor (eğer vatandaşın düşüncesi meclistekiler için önemliyse):

Bu sivil anayasada öncelikli olarak dokunulmazlıklar, askerlik süresi, katsayı, kadına şiddet gibi konular ele alınıp halk yararına düzenlemeler yapılmalı.

Yine büyük bir sorun haline gelen işsizlik gerçeğinde meclis konunun üstüne düşen kısmını hızlı bir şekilde halledip, iş umudunu kaybetmemiş insanların derdine çare olmalı. Türkiye’deki  bu gerçeği sorumluların kabul etmesi biraz zor gibi gözüküyor ama görünen köyün de kılavuz istediği görülmemiş.

Gelelim dramların, gözyaşlarının en büyüğüne yani ölümlere. Her hafta, bazen her gün onlarca askerin ocağına düşen ateşin kavuruculuğunu şehit ailesiyle birlikte yüreğinde hissedenlerden,

 Kimi bu milletten, kimi şu milletten insanların, ortak acısının artık dinmesi için “barış dilini” konuşması gerekiyor.

Çünkü insanların ne bir şehit haberine ne de son dakikalardaki çatışma haberlerine tahammülü kalmadı artık. 

Şehit olan askerlerin haberini televizyonda  izliyorum; Çanakkale’deki acılı anne teröre lanet okuyup ağıtını okuyor,  sonra Mardin’deki annenin dramı ekrana geliyor.

Ağıt  aynı ağıt.

Acı aynı acı…

Yeni Meclisimiz ve seçtiklerimiz görev başında şimdi.

Beklentilerimiz, toplumsal konuların “güme gitmeden” gündeme gelmesi,

Hiçbir şeyin üzerinin örtülmemesi,

Ve seviyenin yüksek olması.

O zaman, kolay gelsin…

Her Gününüz Güzel Olsun.