Bir öykü var “Siz ne iseniz, ben oyum..” adlı.

Siz bu öyküye, “toplumlar layık oldukları kişiler tarafından layık oldukları şekilde yönetilirler” de diyebilirsiniz…

İşte o öykü…

"Bir zamanlar bir ülkede halk ayaklanır hükümdara karşı.

Haklılardır da.

Ne adalet ne düzen kalmıştır ülkede.

Hükümdar, ayaklanan halkı meydandaki devasa bir havuzun etrafında toplar ve bir konuşma yapar:
"Eğer isterseniz benden çok kolay bir şekilde kurtulabilirsiniz. Böyle isyan etmenize hiç gerek yok. Şimdi ben bu havuzu boşalttıracağım üzerini de kapattıracağım, Sizden tek isteğim, bu havuzu süt ile doldurmanız. Herkes gece yarısından sonra bu havuza bir kova süt dökecek. Herkes tek başına dökecek, döktüğü sütü hiç kimse görmeyecek. Güneş doğarken hepiniz burada olun. Havuz süt ile dolduğunda ben tahtı bırakıp gideceğim…”

Ertesi gün sabah olur herkes sevinçle toplanır havuzun başına.

Öyle ya artık bu düzenbaz hükümdardan kurtulacaklardır.

Hükümdar da gelir ve üzeri kapalı havuz açılır.

Bir de ne görsünler?...

Havuz, besberrak suyla doludur.
Çünkü herkes aynı şeyi düşünmüştür; “onca sütün içinde, benim döktüğüm bir kova suyu kim fark edecek?”

Hükümdar, gülmekten kırılmaktadır.
Gülmesi geçince der ki; "Gördünüz mü ey halkım? Siz ne iseniz, ben oyum. Siz düzenbaz olduğunuz için içinizden kimi seçerseniz seçin, sonuç hiçbir zaman değişmeyecek. O yüzden ben tahtımda kalıyorum. Siz de layık olduğunuz sistemin içinde kalacaksınız…”

* * *

Bu coğrafya üzerinde bulunan ülkelerin tamamı, bu öyküde olduğu gibi, yıllardır layık olduğu yöneticiler tarafından yönetiliyor.

Durum ortada.

Batılı ülkeler ve doğu cenahımızın daha doğusundaki Çin gibi, Japonya gibi ve hatta burun kıvırdığımız Hindistan gibi ülkeler, uzayda cirit atarken; bizim de içinde olduğumuz bu coğrafya üzerinde bulunan diğer ülkelerle birlikte yerlerde sürünüyoruz

Neden?

Çünkü eğitim sorunlu bu ülkelerin insanları, kendileri gibi yöneticiler seçiyor onları baş tacı ediyor.

Ha bu arada onlar gibi olmayan, onlar gibi düşünmeyen eğitimli azınlıklar da eziliyor, mutsuz oluyor; o da ayrı bir konu…

Gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkelerin kaderi bu.

Ve çok önemli bir gerçek; ne yazık ki kadersiz ülkelerin en büyük bölümü bu coğrafya üzerinde yaşıyor.

Gülmekten kırılıyor bu ülkeleri yönetenler!

* * *

* Ne diyor, yürütmenin başındaki zat?

“Biz gelene kadar mumla, gaz lambasıyla idare ediyordunuz. Buzdolabınız yoktu, çamaşır makinanız yoktu. Kim getirdi bu ülkeye elektriği? Kimin sayesinde buzdolabını, çamaşır makinesini gördünüz?

Toplama halk(!), yanıt veriyor; “Senin sayendeee!”

Gülmekte kırılıyor, yürütmenin başındaki zat.

* 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelen yürütmenin başındaki zat, Adıyaman’da; 22 Mayıs 1998 yılında yapılan hava alanı için; Adıyamanlılara sesleniyor.

“Biz gelene kadar hava alanınız mı vardı? Kim yaptı bu hava alanını?

Toplama kalabalık, hep bir ağızdan cevap veriyor; “Seeennn!...”

Gülmekte kırılıyor, yürütmenin başındaki zat.

* Yürütmenin başındaki zat, Isparta Mitinginde; (11 Temmuz 1992 tarihinde kurulan Süleyman Demirel Üniversitesi için) “Biz gelene kadar üniversiteniz mi vardı? Kim kurdu Süleyman Demirel Üniversitesi’ni?” diye soruyor.

Toplama kalabalık hep bir ağızdan bağırıyor; “Seeennnnn!”

Gülmekten kırılıyor yürütmenin başındaki zat…