Ramazanla birlikte, diğer insanlara bakış açımızda ve davranışlarımızda kendiliğinden bazı değişiklikler olur. İnsanların büyük çoğunluğu daha bir hoşgörülü, yardımsever, ne bileyim daha bir insancıl olmaya çalışır. Diğer azınlık grubu ise tam tersi oruç tutup sigara içememenin verdiği öfke ve hırçınlıklarıyla çevrelerindekileri kırıp geçirerek, pide kuyruğunda ya da trafikte çatacak insan ararlar. Bu tiplere bulaşmadan uzakta durmak en iyi çözüm yolu olsa gerek.

Kalp kırması o kadar kolay ki! Çünkü bir gül yaprağı kadar narin ve bir o kadar da kırılmaya hazır. O nedenle bunu marifet sayıp bir de hindi gibi kabararak anlatmanın hiçbir anlamı yok. Kırdığınla değil, kırılanı tamir ettiğinle öğünebiliyor musun, asıl beceri orada. Diline sahip olup susmayı becerebiliyor musun, asıl övünç kaynağın işte bu!

Beğendiğim bir öyküyle devam etmek istiyorum, umarım ilk kez okursunuz.

Zamanın birinde o dönemin âlimleri, "Suskunlar Meclisi" adıyla bir topluluk oluşturmuşlar. Gruptaki üye sayısı sabit olarak 40 kişiymiş ve ancak ölenlerin yerine yeni bir üye alınıyormuş. Üyelikte aranan ilk koşul ise çok düşünmek ama az konuşmakmış.

Dönemin meşhur şair ve bilgini Molla Câmî, bu meclise üye olmayı çok istiyormuş. Günün birinde Suskunlar Meclisi’nin bir üyesi ölünce, onun yerine girmek için grubun bulunduğu köşke gelmiş. Kendisini karşılayanlara hiçbir şey söylemeden, ismini bir kâğıda yazarak Suskunlar Meclisi’ne göndermiş.

Meclis üyeleri getirilen kâğıdı görünce üzüntüyle birbirlerine bakmışlar. Aslında, Molla Câmî aralarına layık bir bilginmiş ama ölen üyenin yerine az önce başkasını aldıkları için Molla Câmî’nin kabul edilmesi mümkün değilmiş. Meclisin başkanı, durumu anlaması için bir bardağı tamamen suyla doldurarak Molla Câmî'ye göndermiş.

Zeki bilgin, bir damla daha olsa taşacak kadar dolu bardağı görünce durumu kavramış. O da, hemen oracıktaki bir gülden küçük bir yaprak kopardıktan sonra nazikçe suyun üstüne koyup bardağı geri göndermiş.

Meclistekiler, bu kibar karşılığın anlamını hemen kavramışlar ve Molla Câmî’nin mecliste bir fazlalık değil, zarif bir gereklilik olduğuna karar vermişler. Başkan, listeye Molla Câmî'nin adını da ekledikten sonra, kırk sayısının sonuna bir sıfır koyarak, 400 yapmış. Bununla da Molla Câmî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtmek istemiş.

Listenin son şekli Molla Câmî'ye gelince, kendisine verilen değerin böylesine büyük gösterilmesi hoşuna gitmemiş ve 400’ün sağındaki bir sıfırı silerek, soluna koyup 040 yazmış. Alçak gönüllü Molla Câmî, böylece kendisini solda sıfır sayıp bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istemiş.

Gül yaprağı olmak, hiç de kolay değil. Ama evde, işte, çevrede geçim ehli olmanın, gül gibi geçinmenin yolu, gül yaprağı olmaktan geçiyor. Yük olmayıp yük almak, yükü hafifletip paylaşmak, böylece de gül yaprağı güzelliğine kavuşmak… Kendi içimizde, ailemizle, çevremizle uyumlu olmanın, ebedi güzellikler yolunda yürümenin müjdecisi.

Bakın çevrenize. Gül yaprağı sırrına erenler, sağdaki sıfır gibi bulundukları topluma hem de bire on güç katarlar, ama soldaki sıfır gibi de kimseye yük olmazlar.

En azından böyle mübarek günlerde gül yaprağı olabilmek ve öylece de kalabilmek dileğiyle...

DÜŞÜNEN SÖZLER:

Büyük insanın iki kalbi vardır; biri kanar, biri tahammül eder. Halil Cibran

Bir kalbin içinde ne taşındığını asla bilemezsin. Kırmadan önce iyi düşün; belki de içindeki sensin. William Butler

Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur. Mevlana

Karnı açlardan çok, kalpleri açlara acırım. Cenap Şehabettin

Dal rüzgârı affetmiştir ama kırılmıştır bir kere. Konfüçyüs

Eğer bir Müminin kalbini kırarsan Hakk'a eylediğin secde değildir. Yunus Emre

Dilleriyle insanları kıranları, ibadetleri temizleyemez. Hadis-i Şerif