Örüşümağında (internet) gezinirken; Göztepeli bir futbolcunun, paylaşımına takıldım.
Adı bilinmeyen o futbolcu; Cizrespor - Göztepe maçı öncesi, Cizrespor taraftarlarının, İstiklal Marşı okunduğu sırada, sürekli olarak, "Biji serok Apo (Yaşasın Önder Apo)" diye bağırdığını anlatıyor; “Dün Cizre’de kaybettiğimizin, maç değil; vatanımız olduğunu gördüm” diyordu, paylaşımında.
* * *
Artık sıradan bir olay haline gelen/getirilen bu tür densizliklere, toplum olarak alıştık/alıştırıldık.
Sıradan bir haber gibi okuyup ya da sıradan bir haber gibi izleyip geçiyoruz.
O yöreye giden birçok futbol takımı, birçok yönetici, birçok siyasetçi var. Onlar da görüyor ve yaşıyor bu tür olayları.
Birinden biri, “ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?” dedi mi ya da birinden biri, uyarıyor mu ilgili mercileri?
Birinden biri, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye tezahürat yapan takımı ya da taraftarını cezalandırıyorsunuz da; İstiklal Marşımıza, Bayrağımıza saygısızlık yapan bu takımları, bu takımların taraftarlarını niye cezalandırmıyorsunuz?” diyor mu?
Tepki veriyor mu?
Dert ediyor mu?
Duyarlılık gösteriyor mu?
Göstermiyor.
Gittik, yendik, yenildik ya da berabere kaldık… O kadar…
Ya olanlar, yapılan densizlikler?
Önemli değil, orası Kürdistan!
Tavır bu olunca; ülkenin malum o yarısı, giderek keskinleşiyor, koşullanıyor, yöre halkının belleklerinde yanlış ama kalıcı bir algı yerleşiyor.
Böyle böyle, yavaş yavaş kopuyor, koparılıyor o vatan parçası.
Kimin umurunda?
* * *
Ama Göztepeli futbolcumuzun umurunda.
Göztepeli futbolcumuz, yenildiklerine değil, vatanın o yarısının insanının, İstiklal Marşımıza yaptığı saygısızlığa üzülüyor.
O saygısızlığın doğuracağı, beraberinde getireceği sonuçlara üzülüyor.
Ne diyor?
“Dün Cizre’de kaybettiğimizin maç değil, vatanımız olduğunu gördüm.”
Anlatıyor;
“… Türkiye Futbol Federasyonu’nun, Ziraat Türkiye Kupası adını verdiği organizasyonda; kendi vatanımızda, kendi toprağımızda, stada, zırhlı araçlar ve tomalar eşliğinde güçlükle gidebildik…
Yol boyunca takımımızı taşıyan polis araçlarına, taşlar ve patlayıcı maddeler atıldı…
Isınmak için sahaya çıkarken, üzerimize, sürekli yabancı maddeler (taş, kiremit, ses bombaları, havai fişekler) atıldı. Sahada kim oldukları belli olmayan onlarca insan, gerek ısınırken, gerekse maç boyunca, sürekli tehditler savurdu.
Bütün bu olanları protokolde sessizce izleyen, her şey çok normalmiş gibi davranan bir Vali(!) gördük.
Maç boyunca tribünlerden ve tribünlerin çatısından sahaya atılan taşların ve yabancı maddelerin, maç oynanırken sürekli sahaya giren görevliler tarafından toplanmaya çalışıldığını gördük. (…)
Maçtan önce ve maç boyunca atılan tezahüratlarda, bölücülük ve terör örgütü propagandası olmasına rağmen hiçbir şekilde müdahale edilmemesi, ''burası Kürdistan buradan çıkış yok'' seslerinin duyulmaması, yapılan barbarlıkların görüntülenmemesi için canlı yayına engel olunduğuna tanık olduk. (…).
Mağlup olmamıza rağmen, üzerimize taşlar yağmaya devam etti.
Kısacası, OGÜN CİZRE'DE, KAYBEDİLMEK ÜZERE OLAN BİR VATAN OLDUĞUNU GÖRDÜK!..."
(…)
Orada olmaktan huzursuz muydum?
Hayır değildim.
Çünkü her şeye rağmen orası bizim topraklarımızdı. Bizim topraklarımız olarak da kalacaktı.”
* * *
Özetle böyle diyor, bunları anlatıyor Göztepeli futbolcumuz.
Başbakan’ın Başdanışmanı Etyen Mahcupyan da şu sözleriyle Göztepeli futbolcu kardeşimizi doğruluyor.
“PKK, bu çözüm sürecinde çok şey kazandı. Gücünü perçinledi. Öyle ki, bölgede kamu düzeni, şu an devletin değil, PKK’nın elinde…” diyor.
Sayın Başbakan ne diyor;
“Asayiş berkemal! Kamu düzenini bozdurmayız!”
İşte, geldiğimiz/getirildiğimiz zavallı durum…