Ben onları her yerde göremiyorum. Nerdeler?

 Terörist İsrail askerleri Filistin'e insani yardım yapmak için giden gemiyi çevirip, çocuklara da kurşun sıkıp öldürmüştü ya.

 Sadece çocuklar mı?

Tam sekiz can. Hah işte tam orası. Herkesin yüreği yanmış, vicdanı sırım sırım sızlamış, insanlar ellerinde Filistin bayrakları ile sokaklara dolup taşmıştı ya…

Ağaç gölgesinde göbeğini kaşıyarak oturanların da yürekleri ayağa kalkmıştı. Onlar da katılmışlardı ya sokaktaki gösterilere. Tepki göstermişler; bağırmışlardı “caniler, teröristler” diyerek. Gözlerinden yaş gelmişti, İsrail'i yuhalarken. İşte manzara buydu. Hepsinin içinden gelmişti. Ayakları kendiliğinden gitmiş, elleri kendiliğinden yumruk olup, yine gözleri kendiliğinden yaşla dolmuştu. İsrail'e kin kusmuşlardı.

Tekbir diye biri bağırdığında yine "Allahu ekber" sözleri kendiliğinden çıkmıştı dudaklardan. Yer gök inlemişti, tekbir sesleriyle. Ötekiler ile berikiler tek yürek olup hep bir ağızdan "terörist İsrail" sloganlarıyla inletmişlerdi meydanları.

Caddeler meydanlar almamıştı  ya hani. Gıyabi cenaze namazları kılındı sonraları. Camilere toplanan cemaate hutbeler okundu. Günlerce Filistinli soydaşlarımızı yad etmişlerdi gözleri dolarak.

Derken Türkiye'nin dört bir yerinden tabutların üzerine Türk Bayrağı sarılı şehitler gelmeye başladı. Yürekler yandı anne-babaların gözyaşları sel oldu. Televizyonlarda izledik, devlet büyüklerinin gözlerinden düşen timsah göz yaşlarını.

Türk bayrağına sarılmış şehit cenazeleri omuzlarda taşınırken, yürekler yandı taaa derinden.  Her biri bir evin fidanı teğmenler, çavuşlar, erler…

Ama nedense sokaklar o kadar kalabalık olmadı. Camilerden çıkan başı sarıklı, cüppeli, göbeğini kaşıyan cemaat de hiç olmadı.

Emekliliğin tadını parklardaki ağaç gölgesinde çıkartanları bekledi sokaklar. Ayakları kendiliğinden yürüyüp şehit cenazesine katılacakları görmek istedi yollar.

Tıpkı İsrail'e olduğu gibi PKK'ya lanet okumak için coşup,  kabaran insanları bekledi şehitler, tabutların içinde.

Öksüz kalan çocuklar, dul kalan anneler, evladını yitiren babalar, kardeş acısı yüreğine oturan ağabeyler,  etrafına bakındı ağlayarak. Ama yoklardı. Yüreği yanan bir avuç insanla baş başa kalmışlardı.

Hep ağladılar, ağladılar. Şehitlerine ağladılar, sahipsizliklerine ağladılar.

Öyle ya, içlerinden gelmemişti çoğunun cenazeye katılmak. Göbeğini kaşımaya devam ettiler, ağaç gölgesinde. Yürekleri hoplamamıştı onların.

Ne demişler, ateş düştüğü yeri yakıyor. Milletin yüreğine ateş düşerken, onlar hala göbeklerini kaşıyorlar.

Her gününüz güzel olsun.