Biz Türk Milleti
olarak kendimizi uyanık sanırız ama değiliz. Hele de itlik, cinlik, kalleşlik
ve ihanet, damarlarımızda yoktur. Yıldırım Beyazıt Ankara ovasına Timur’dan bir
gün önce varır. (Zaten yıldırım lâkabı ona bu yüzden verilir. Yıldırım gibi bir
adamdır.) Timur orduları henüz yoktur. Paşaları, lalaları bir gün önce gelmenin
avantajı ile hazırlıksız olan Timur ordusunu basıp savaşı kazanmayı yeğlerler.
Yıldırım Beyazıt, düşmanı gafil avlamanın veya habersiz saldırmanın, mertliğe
sığmaz bir kalleşlik olduğunu söyler ve “bize er meydanında erkekçe dövüşmek
yaraşır” diyerek Timur ordusunun gelmesini ve toplanmasını bekler. Mâlûm
savaşı kaybeder.
Merzifonlu Kara
Mustafa Paşa da 2. Viyana Kuşatmasında insanlık yaptı. Yağmaya izin
vermedi. Kuşatma başarısız kaldı.
Kellesi gitti.
*
Hâlbuki Avrupa
ülkelerinin, bilhassa Türklere karşı
değişmez kuralları, daima sinsilik (gizlilik) başta olmak üzere ihanet ve
kalleşlik olmuştur.
Dünkü yazımızda
150 sene önce başlayan Türkleri bölme parçalama planlarından bahsetmiştik.
Bunun yüz türü olduğunu söylemiştik. Kendi namıma söylüyorum, ne kadar yazsam,
ne yazsam benim bildiklerim bu ihanet planlarının yüzde beşini geçmez. Azıcık
bildiğim oyunların içinde; Türkiye’de nereleri, kimleri, nasıl ve neyi
kullanarak karıştırabiliriz diye araştırmak için sık sık ülkemize
geldikleridir. Hepimiz duyarız. ABD’de
falan firma bir açıklama yapar:
Türkiye’nin şu
bölgesinde okuma yazma bilen kadınlar şu kadar, erkekler bu kadar. Veya Türk
kadınlarının şu kadarı şu yaşta evlenirler, şu yaşta doğururlar, şu kadar
çocukları olur.Bunu da bölge bölge yapar ayrıntıları da verirler.
Kimse demez ki;
Yahu bu
istatistikleri bizim yapmamız gerekmez mi? Elin bilmem nesi ne zaman gelip
bunları yaptı? Niye yaptı?
Kime yaptırdı?
Ya açıklamadıkları
istatistikler nelerdir?
*
Yukarıda arz
ettik. 1850’lerde bütün azınlık okullarını kışla yaparak başladılar bu işlere.
Bir kasabada iki gayri Müslim aile varsa hemen oraya okul ve kilise yaptılar.
Amerika taa o zaman Anadolu’da ve Ortadoğu’da bu planları uygulamaya koydu.
28 Haziran 2010
tarihli Çorum Haber’deki
yazımda ifade ettiğim gibi adamlar (Artık elin gâvuru lafını kaldırdım. ( )
Zaten hakaret olarak kullanmıyorum. Asırlar boyu biz Avrupa’ya elin gâvuru
dedik. Dedik ama düşman daima
haklıdır. Onun işi ihanet ve gerekirse seni imha etmektir. Yanlış olan biziz.
Art niyetli hain beyinli, ikiyüzlüleri dost sanıyoruz ve onlardan insanlık
bekliyoruz. Onun için yukarıda dış ülkelere gidenlerin elin gâvurunu (kusura
bakmayın kullanmak zorunda kaldım) dost sanıp onlara kendi iktidarımızı
kötülüyoruz. Devletimizi yüceltici ve müdafaa edici hiçbir konuşma yapmıyoruz.
Elin .. nun değirmenine su taşıyoruz
haberimiz yok. Onlara fırsat ve imkân sunuyoruz haberimiz yok. Onları
yüceltiyoruz haberimiz yok. Kim oluyor onlar Allah aşkına?
Hâlbuki bizim
milli terbiyemizde “Kol kırılır yen
içinde kalır” Biz birbirimizle rekabet ederiz, muhalefet ederiz ama elin
gâvuruna laf ettirmeyiz. Millî ülkü, millî harsımız budur. 1914-1924 yılları
felâket üstü felâket yıllarımızdır. Siz
hiç Mustafa Kemalin ağzından o berbat günlerde, çok kısa edibane
eleştiriler dışında, Osmanlı Devletinin aleyhine bir beyanat duydunuz mu?
Orhan Pamuk veya
diğerleri yurt dışına gidince sanki yüce insanlarla karşılaşmış gibi …. … adamlara ülkemizi küçük düşürücü
laf ediyorlar. Ülkemizi şikâyet ediyorlar.
*
KİM OLUYOR ONLAR?
Bunlar kim oluyor
biliyor musunuz?
Bunlar bizim gibi
karıştırmak istedikleri ülkelere:
A-Eğer oralarda küçük bir isyan, küçük
bir protesto yürüyüşü varsa anında şıp diye oraya damlarlar. Biz onları fark
etmeyiz. Çünkü onlar ülkemize defalarca gelip gitmişlerdir. Yolları caddeleri
bizden iyi bilirler. Burada karşılayanları ve uğurlayanları vardır. Gazeteleri,
dergileri ve dernekleri vardır.
B-Bazı olayları buradaki maşaları
vasıtasıyla bizzat kendileri yaratırlar. (1980 öncesi ve sonrası Kahramanmaraş
Olayları, Çorum olayları, Sivas Madımak olayları, İstanbul Gazi Mahallesi
olayları gibi- Irak işgalinde Şii-Sünni çatışması çıksın diye
yapmadıkları mel’unluk kalmadı.
C-Otuz beş senedir her nevruz’da
Diyarbakır’a gelip terör örgütüyle ve onların çapıtı ile dans ederler.
D-Yurt dışında ve yurt içinde bunlar ve
adamları (maşaları) papağan gibi hep aynı lafları yaparlar. Demokrasi ve demokratik hak lafları
ağızlarından düşmez. İfade özgürlükleri hem Türkiye aleyhine olmak şartı ile
serbest olmalıdır.
E- Milli duyguları bastırmak için,
normal ve sağlıklı Atatürk’ün, Namık Kemal’in, Ömer Seyfettin’in, Mehmet Emin
Yurdakul’un asla ırkçılık olmayan en tabiî milliyetçiliğini, suç gibi, faşizm
gibi gösterirler. Ama Kürtçülük, Ermenicilik ve Rumculuk faşizm değildir.
Ülkeyi sekiz parçaya bölmek onlara demokrasidir. …, …
F- …, …,
G- .., …
*
Yukarıda dedik ya,
yazacak o kadar çok şey var ki…
En kısasını ortaya
sermek için düşünürken beynimiz ısınıyor.
*
Bu ülke insanı
iseniz; ister iktidar, ister muhalefet lideri olun; ister dernek başkanı, ister
sendika başkanı olun; ister memur, ister müdür; ister işçi, ister patron, çok
akıllı ve çok bilgili olmaya mecbursunuz. Bu ülke Fransa, Almanya, Lüksemburg
veya İngiltere değildir. Hele Amerika hiç değildir. Ülkemize tarihi itibariyle,
sosyolojik yapısı itibariyle, gelenek ve görenekleri ile bakmazsanız sizi elin … akılısı! maymun gibi
oynatır.
*
Bu ülke insanı
dolduruşa gelmemeli, kendini
kullandırtmamalı, kimsenin piyonu olmamalı, asla yurt dışında ülkesi aleyhine
konuşmamalı, tarihine sahip çıkmalı ve iftira atan hainlere itibar etmemeli. Ne padişahlar ülkesini satmıştır, ne soykırım
yapmıştır; ne de her hangi bir paşamız (Bazı Ermeni paşalar hariç) düşmana prim
vermiştir.
*
Yusuf
Halacoğlu’nun dediği gibi:
“tarihimiz temiz,
atalarımız temiz”
Ne kadar en az
diğer ülkeler kadar.
*
ARTIK GEZİ
PARKI OLAYLARINA GELELİM
Hatırlayan,
yazının başlarında hükümeti (Devleti değil) eleştirenlere “Aman
provokatörlere dikkat!” demiştim.
Hepinizin bildiği gibi 150 yıllık plan gereği, Taksim olayları başladı.
Anında 80- 100 () elin …! adamı !
Taksime doluştu. Sonra Hollandası, Danimarkası, Şilisi, zartı, zurtu
ülkelerinde
“TÜRKLERE
ÖZGÜRLÜK”
yürüyüşleri
yapmaya başladı. Otuz beş yıldır kanımızı emen, hazinemizi boşaltan,
insanlarımızı çatır çatır alçakça öldüren,
içinde insanlar varken binlerce halk otobüsünü yakan, …, …, .., hainlere
çıt çıkarmayan Avrupa’nın bu iki yüzlü
sözde demokrat … leri birden bire
bizden çok vatansever oldular. Meğer bu gâvurlar (afedersiniz) bizim
özgürlüğümüzü ne kadar çok istiyormuş. Gözlerim yaşardı.
*
Yine bu hainler
Azerbaycan’ın üçte birini işgal eden Ermenistan’ı da hiç ağızlarına almazlar.
Daha ağızlarına
almadıkları ülkemiz lehine, Filistin lehine , İsrail aleyhine nice laflar var.
.., …, …
*
Ben şimdi bu elin
… bilmem nesinin benim hayrımı
istediğine inanır mıyım? Kimse bu dış destekleri kendi haklılığına yormasın.
*
Tamam, muhalefet
olarak elbette hükümeti uyarmak önemli. Elbette bazı protestolar olacak.
Elbette iktidara bu kadar da serbest olma. Sana oy vermeyen % 50 yi görmezden
gelme diyecek. Elbette sivil diktaya kayma, ülkeyi partisel rengine boyama
diyecek. Vaktin hükümetinin veya belediyesinin bir yere verdiği bir şahsa ait
ismi değiştirme diyecek. Benim Kurmay Başkanımı nasıl terörist ilan edip içeri
atarsın diyecek. Taksimde yapılacak bir değişikliğe de karşı çıkacak.
*
Ama bu uyarının ve
karşı çıkmaların bir haddi hududu var arkadaşlar. Bu uyarılar bir hükümet
yetkilisini üniversiteye sokmamak değildir. Hele yumurta atmak gibi bir
terbiyesizlik asla olamaz. Muhalefet bundan keyf almamalıdır. Bir Türk gencine
bunlar yakışmaz demelidir.
*
Taksim’i tahrip etmek,
halk otobüslerini yakmak, esnafın ekmeğine mani olmak, kaldırımları sökmek,
dükkânları yağmalamak, halk otobüslerini yakmak, halkın otomobillerini yakmak
demokratik hak değildir. İfade özgürlüğü hiç değildir. Bu saatten sonra eylemi
uzatmanın da hiç gereği yok. Mesaj alındı ise alındı, alınmadı ise ortalığı mı
yıkalım? İlla dediğimiz olacak dayatmasına karşı isek, aynı dayatmayı biz niye
yapıyoruz. Üstelik İstanbulluya hayatı zehir ederek!
*
İktidara gelecek
işler yapın. İktidara gelin ve gereğini siz yapın. Çağdaşlık budur.
*
İktidar adayı bir
muhalefet partisi, bu olayların yarın aynen başına geleceğini bilmesi gerekir.
Kamuyu ve kamu
malını korumakla görevli polis (ki devletin polisidir), siz iktidar olunca da
bu görevini aynen yapacak. Kamuyu ve kamu malanı koruyacak. Yoksa siz iktidar
olunca böyle olaylar çıkartanlara (ki illa çıkacak) emniyet güçleri ile mani
olmayıp izin mi verecesiniz?
İtlik ve melunluk
yapacakları için yüzlerini tamamen kapatan provokatörlere (ki onlara çapulcu
demek en kibarıdır) siz sessiz kalıp, yakıp yıkmalarına izin mi vereceksiniz?
Bu devran dönüp duruyor beyler. Yarın sıra size gelecek. İnşallah gelir. Bunu
da canı gönülden isteyenlerdenim.
*
Ama şimdiden uyarıyorum.
Siz iktidar olunca durum hiç değişmeyecek. Yine birileri illaki size muhalefet
edecek. Göreceksiniz burada andığım en
kibar tanımı ile çapulcular, siyasî ifadesi ile maşalar, provokatörler aynen
sahnede olacaklar.
*
Bendeniz şahsen
anadan doğma, Atatürk milliyetçisi,
mukaddesatçı, muhafazakâr ve liberal bir TÜRK VATANDAŞI olarak sizin de
iktidarınızda asla gezi parkına veya Taksime gitmeyeceğim. O zaman da bu
provokatörler için, yine muhalefeti uyaracağım. Söz veriyorum.
*
Yarın konuyu KENT
KONSEYLERİ açısından irdeleyeceğim. Çözüm önerimi sunacağım.
Mesele hep yermek,
hep eleştirmek, hep hastalığı söylemek değildir.
Sürçü lisan
ektikse affola.
******
NOT:
Bu meyanda ÇORUMLU
muhalefet örgütleri “CHP-ADD-İP- ÖDP ve hepsi) sağduyulu davranarak, şehrimizin
huzurunun bozulmasına varmayacak kadar direniş ve gösteri yaparak halkımızın
takdirini kazanmıştır. Hepsine teşekkür ediyorum.