Türkiye
yeni bir gençlikle tanışır oldu. Yani iktidar, muhalefet, sivil toplum
kuruluşları, sendikalar ve devletin tüm güç odakları yeni bir gençlik görür
oldu.
Özgür
ve demokratik bir Türkiye'de, barış içinde yaşamak isteyen bir gençlik...
Doğaya,
aşka, sevgiye dönük; teknoloji ile büyümüş bir gençlik. Biraz politik, biraz
apolitik...
30
yıldır süren bir çatışmanın oluşturduğu toplumsal gerginliğin travması ile
büyümüş bir gençlik...
Büyük
ölçüde kentli görünümlü bir gençlik...
Geleneksel
yaşam biçimine, geleneksel itaat kültürüne isyan eden bir gençlik...
Yani
90'lı yılların, 2000'li yılların gençliği diyebiliriz.
-Ve
korku duvarını aşmış, inandığı doğrular için yaptığı direnişin hazzını duyan...
-Ve
sistemin totaliterliğe gidişine dur demek isteyen, bir ölçüde modernliği temsil
eden...
-Ve
68 kuşağının, 78 kuşağının mücadelesini, darbelerin bu topluma yaşattığı
acıları dinleyerek, okuyarak büyümüş bir gençlik...
Ve
de özellikle:
İnançla
bastırılmış değerleri ötelemiş, seküler bir yaşamı arzulayan bir gençlik...
12
Eylül darbe anayasasının rejimi içinde susturulmuşluğa, sindirilmişliğe ve de
kapitalizmin en vahşi koşullarına razı edilmişliğe isyan eden bir gençlik...
Türk-
Kürt ayrıştırılmasına, Alevi-Sünni ayrıştırılmasına ve bu ayrıştırılmayla
yapılan çatışmalara isyan eden bir gençlik...
Özet
olarak özgürlük ve demokrasi eksenli birlikteliği savunan bir gençlik...
İşte
bu nedenlerle Gezi Parkı direnişinde bu toplumun bütün renkleri vardı. Ağırlık
noktası, demokratik ve özgür bir Türkiye isteği idi...
Gezi
Parkı direnişi, böyle bir gençliğin ve bu gençliğin etkiler olduğu toplumun,
böyle bir Türkiye talebiyle birikmiş öfkesinin dışa vurulduğu yer oldu. Yani
bir ölçüde toplumsal bir patlamanın adresi oldu.
Bu
direnişin karşısında iktidar, arkada derin güçler aramıştır. Yabancı el
aramıştır. Marjinal grupların tahriki demiştir. Çapulcu, vandal, karanlık
güçler diyerek Gezi Parkı direnişini itibarsızlaştırmak istemiştir. Yani bu
direnişin haklılığını gözden düşürmek istemiştir.
Ama
bu söylemler yeteri ölçüde inandırıcı olmamıştır.
Kaldı
ki bu gençlik, batının emperyal güçlerinin aleti olmayacaktır. Çünkü bu
gençliğin iç dünyasını dolduran duygu, anti-emperyal dolgu değerleridir.
Bu
gençlik, İstanbul sermayesi ile Anadolu sermayesinin kavgasına da alet
olmayacaktır.
Ve
bu gençlik, iktidar olmanın sarhoşluğunu yaşayanlarla iktidar olamayanların
küfür dolu siyasetlerine de alet olmayacaktır.
Yine
bu gençlik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayrıştırmasının da aleti olmayacaktır.
Çünkü
bu gençlik, içlerini kin ve nefretle doldurmaya çalışan bir zihniyete isyan
etmiştir. Nefret duygularını içinden söküp atmış ve barışık yaşayan bir Türkiye
istemiştir.
İşte
bunun için siyaset, artık eskisi gibi olmayacaktır. İktidar ve de muhalefet,
siyaset sandıkları küfür edebiyatına bu gençliği alet edemeyecektir.
Ve
bu gençlik, Gezi Parkı direnişiyle:
-Adeta
Türkiye Solunu da Türkiye sağını da test eder olmuştur.
-Siyasetin
ezberini bozar olmuştur.
-Otoriterliğe
giden bir siyasal anlayışa fren olmuştur.
-Ve
de polisi, iktidarın milis gücü gibi kullanan anlayışa dur demiştir.
Daha
da önemlisi:
Toplumun
kutuplaştırılmasına, toplumun bir inanç kimliğine hapsedilmesine itiraz
etmiştir.
Çoğunluk
olmanın "ben yaparım olur"una itiraz etmiştir.
Yani
bu gençlik, Gezi Parkı direnişiyle yeni bir Türkiye'nin mesajını verir
olmuştur.
İşte,
bu ülkeyi yönetenler ve de yönetmeye talip olanlar, bu gençliğin verdiği mesajı
okuyabilirlerse barışık bir Türkiye'nin önünü açmış olacaklardır.