Müftülere nikah kıyma yetkisini verecek tasarı, ülkemizde büyük tartışmalara yolaçtı.

Çocuk gelinler sorunu nedeniyle hassasiyeti dorukta olan bir kesim, getirilmek istenen bu uygulamanın, Anayasa’nın laiklik ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğunu savunuyor.

Örneğin, “Diğer dinlerin, mezheplerin temsilcilerine de bu yetki verilecek mi?” sorusu yöneltiliyor.

Ayrıca, bu düzenlemenin, erken yaşta evliliklerin artmasına yol açabileceği öne sürülüyor.

Hatta, milliyetçi kesimden tanınmış bir kadın politikacının “Ben bu ülkede, ‘evleneceğim, ama nikahımı kıyacak birini bulamadım’ diyen birini duymadım” sözü son derece anlamlı.

*

Savunmaların temelinde ise, düzenlemenin laikliğe aykırı olmadığı tezi yatıyor. Ayrıca, evlenme yaşının değişmeyeceği, dolayısıyla küçük yaşta evliliklerin önünün açılmış olmayacağı vurgulanıyor ve “Papazlar nikah kıyıyor ya!” savunması öne çıkarılıyor.

Oysa toplumsal düzenlemeler, her ülkenin özgün koşulları dikkate alınarak yapılır.

Nitekim, sosyal medyada hemen “Papaz şarap da içiyor” esprisi patlatılmış.

*

Bizim üzerinde durmak istediğimiz nokta, neden böyle bir düzenlemeye gerek duyulduğu...

Ülkemizde nikâhla ilgili bir sorun yok ki…

İnsanlar, hiçbir sorun yaşamadan resmi nikâhla hayatlarını birleştiriyorlar, dini inançları nedeniyle gerek duyarlarsa, ayrıca imam nikâhı da kıydırıyorlar.

Tartışacak konumuz azdı da, onun için mi bu konu ortaya atıldı?

*

İçimizi acıtan bir gazete haberi:

TÜİK’in verilerine göre, son 10 yılda toplam tarım alanlarının yüzde 5.7’sini, ekilen tarım alanlarının ise yüzde 10.3’ünü kaybetmişiz.

2006’da 40.5 milyon hektar olan toplam tarım alanları, 2016 sonunda 38.2 milyon hektara gerilemiş. Bu alan ise Dünya Bankası verilerine göre, 87 ülke ve adanın toplam alanından daha büyük bir alanmış.

Ekilen alanlar bakımından ise, 10 yıldaki gerileme, 17.4 milyon hektardan 15.6 milyon hektara düşmek üzere 1.8 milyon hektar.

Tarım ülkesi Türkiye için vahim bir tablo bu.

Laf üretmeyi bırakıp çözüm üretmeye yönelmemiz gerektiğini gösteren çok ciddi bir tablo.

Gerilemeyi hangi noktada durdurabilsek, yani zararın neresinden dönsek kârdır.

Şakası yok!..