(30 Mayıs 2014 Cuma günü Çorum Endüstri Meslek Lisesi’nde verdiğim konferansın konuşma metni.)

Sayın hocalarım, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları, bu gün Endüstri Meslek Lisesindeki bu söyleşiyi, Sayın Müdürümüz Erhan Özsaray Bey’in isteği üzerine yapıyorum. Sizlere bir nebze de olsa faydası olursa ne mutlu bizlere. Daha önce 5 defa daha ben böyle genç öğrencilere hitap ettim. Bunlardan birisi de Çekva’nın İstanbul’daki aylık toplantılarından birindeydi. O toplantıda Turan Ilgaz Ağabey gençlere, “sorun, bunu bir daha bulamazsınız” diyordu.
Ben bu tür konuşmaların çok yararlı olduğuna inanıyorum. Bu toplantılarla bizden size, sizden bize bir şeylerin aktığına inanıyorum. Biz yaşlılar sizin enerjinizden, heyecanınızdan istifade ediyoruz. Sizlerse bizim tecrübelerimizden ders alıyorsunuz.
Bu konuşmamda yer yer yüksek tahsil ve yabancı dilin önemini vurgulayacağım. Kıymetli arkadaşlar ben de sizlerden birisiyim çünkü bu okuldan 1955 yılında mezun oldum. Ece Banyo’nun başarılarını Sayın Müdürünüz takip ediyor olmalı ki bu söyleşiyle beni sizlerle buluşturdu.
Ece Banyo şu anda 40’dan fazla ülkeye ihracat yapmaktadır. Avrupa’dan ünlü firmalarının isim haklarını ve distribütörlüklerini (İdeal Standart ve Isvea) alarak lisanslı olarak üretim yapmaktadır. Mayıs ayı itibariyle çok fazla talep var ve yeni taleplere yetişemiyorlar.
Şimdi kısaca hayat hikâyemi anlatmak istiyorum:
06.06.1936 günü Albayrak 2’nci sokak, 9 nolu evde dünyaya gelmişim. Her nedense nüfus kâğıdımda 1938 yazıyor. Babam İsmail Çenesiz, annem Münevver Çenesiz’dir.
Babam dülgerdi, Küçük İsmail lakabıyla anılırdı. Çalışkan ve eli açık bir insandı.
Doğduğum evden ayrılışımızı hatırlamıyorum. Büyüdüğüm ev de doğduğum eve yakın, Alaybey çıkmazı No:1'de, köşe başında idi.
1945 yılında Albayrak İlkokuluna gittim. 3.cü sınıfta kendi isteğimle Tanyeri İlkokuluna geçtim. Kendimi övmek gibi olmasın her bakımdan çok iyi bir talebeydim. 1950'de Erkek Sanat Enstitüsüne kayıt oldum. 1955 yılında da okulu bitirdim. Orada da iyi bir talebelik hayatım oldu. Her bakımdan iyi bir talebe idim.
06.06.1958'e evlendim 4 çocuğum var. İkisi oğlan, ikisi kız. 9 torun sahibi etti yüce Allah. Allah hepsine selamet versin.
1959 Temmuzunda yedek subay okulunda askerliğim başladı. Tank bölümüne ayrılmıştım. Türkiye'nin ilk yedek subayı olarak Tank Asteğmenleri biz idik. Kıta görevimi Urfa'nın Birecik kazasında yaptım. 1960 ihtilalinde 1 ay bu kazada Belediye Başkanlığı yaptım.
Ben bu gün yeniden iş hayatına başlasam ve elimde olsa çiftçi olmayı isterdim. Ama adam gibi bir çiftçi (Amerika'daki gibi) sulanabilen 20 bin dönüm arazim olmasını ve buradan çift mahsul almayı isterdim. Ayrıca 50–60 bin koyun, 5-10 bin de sığırım olmasını isterdim. En az üç yabancı dil bilip bu konularda Amerika'da ve Avrupa'da bilgi alış verişi yapmayı çok isterdim Ürettiklerimin Dünyaca aranmasını ve yılda 500–800 milyon dolarlık dövizi de Türk devletine getirmeyi çok arzu ederdim.
İdealim, sanayiciliğin bütün zorluklarına ve devletin, hükümetlerin sanayiciyi hiç sevmemesine ve bütün gücüyle ezmesine rağmen yıkılmadan sanayiciliğe devam etmektir. Şu anda iş yerlerimde 900 kişi çalışıyor. Bu rakamın 900 bin olmasını isterim. İşçilerime en iyi şekilde imkân sağlamayı (bir Ülker gibi olmayı) çok arzu ederim. Öyle bir sanayiciliği çocuklarım veya torunlarıma Allah nasip eder İnşallah.
Gençlere önerilerimiz ise:
1-Çalışkan olmak.
2-Dürüst olmak.
3-Üretmek, mutlaka kaliteli üretmek.
4-İnsanları, işini sevmek ve en iyisini yapmak.
5-Öğrenmenin yaşı yoktur. Her gün mutlaka bir şey öğrenmek. Ben 78 yaşındayım her gece yatarken ben bu gün ne öğrendim diye kendimi sorguluyorum.
6-İnsanlara nasihat vermek yerine örnek olmak.
7-Az konuşmak. Dinlemeyi bilmek. En mühimi ise azimli ve sabırlı olmak.
Beni en mutlu eden şeylerden biri nedir biliyor musunuz? Hiç kimseyle sorunum yoktur. Küs olduğum, konuşmadığım kimse de yok. Olsa da çok kısa sürer. Ben gider konuşup, barışırım. Hata bende ise zaten kendimi bunu yapmaya mecbur hissederim. Yok hata karşı tarafta ise onu yola getirmenin yolu yöntemi de budur.
İnsanları tenkit etmekle bir yere varamazsınız, güzel örnek olacaksınız.
Benim 1980’li yıllardaki sekreterim İlker şöyle yazmış bana:
“Saygıların en büyüğüne layık olan, her zaman minnet ve şükran duygularımla,hayır dualarımla andığım müstesna insan; yedi sene senin yanında olmaktan, çırağın olarak çalışmaktan ve bu yedi sene boyunca her gün yeni birşeyler öğrenmekten tarif edilmez bir haz duyduğum günleri zaman zaman özlemle arasam da 11 senelik meslek hayatım boyunca karşılaştığım birçok güçlüğü EvvelAllah senin felsefen ve sorunlara yaklaşım tarzınla, benim de farkında olmadan aynı şekilde çözmüş ve hala da çözüyor olmam son derece manidar ve gurur verici, bazan amirlerim soruyor ‘nasıl başardık’ diye ‘sayenizde amirim’ derken içimdeki gizli kahramanıma sonsuz teşekkürler ediyorum. Allah’ım sana mutlu bir hayat versin, sen bunu fazlasıyla hakettin...” Çırağın İlker
(İlker bu günlerde 19 yıllık polis memuru)
(SÜRECEK)