Eski Maliye Bakanlarımızdan merhum Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu’nun Aydın valisi olarak görev yaptığı zaman ‘’Recep, Ankara’dan çok sıkıldım hafta sonu özel arabamla sana geliyorum. Kimsenin haberi olmasın biraz kafa dinlendirelim'' der. Yazıcıoğlu, ''çok iyi olur. Ben de sıkıldım tebdili kıyafetle şöyle uzak bir köye beraber gidelim'' der.

Hemşerisi, çocukluk arkadaşı Kahveci özel arabası ile gelmiştir.

İkisi de tanınmamak için köylü vatandaşlar gibi giyinirler.

Kahvecinin arabasıyla uzak bir köye doğru yola çıkıp, köyün biraz uzağına arabayı park ettikten sonra köye yürüyerek giderler.

Yolda köyün yakınındaki bahçede çalışan yaşlı bir ihtiyar görürler. ’’Amca, selamün aleyküm, kolay gelsin. Biz Tanrı misafiriyiz. Karnımız tok. Bu gece bu köyde kalmak istiyoruz. Misafir alır mısın?'' derler. İhtiyar amca da ''o ne demek evladım, başımızın üstünde yeriniz var. Hadi hemen gidelim eve'' deyip, misafirlerini evine götürür. Yaşlı hanımına ‘’hanım bak sana iki tane tanrı misafiri getirdim .”der.

Yaşlı amca ve teyze misafirlerinin rahat etmeleri için, elinden geleni yapar. Misafirler sabah erkenden kalkıp giderler. Yaşlı amca, Bakanı ve Valiyi tanımıştır ama o da belli etmemiştir. Hanımına: ‘’ Hanım, bu gece bizim fakirhaneye, devletin Bakanı ve Valisi misafir oldu, şereflendirdi ‘’ der. Yaşlı teyze de kocasına ‘’ Yok lan herif, benimle dalga mı geçiyon… Üstlerine başlarına bakmadın mı, şu kılıklı adamlardan bakan, vali olur mu hiç ! ‘’ der ve inanmaz.

Aradan bir zaman geçer. Bu sefer rahmetli Recep Yazıcıoğlu aynı köye makam arabasıyla gelmiştir. Misafir oldukları yaşlı amcayı ve teyzeyi sorar. Yaşlı amca ve teyze gelir ve sohbet ederken, ‘’ Sayın Valim, şimdi kendini teyzene tanıt. Siz fakirhaneye şeref verdiğinizde teyzenize bunlar devletin bakanı ve valisi dediğimde ‘Yok lan baksana üslerine, başlarına, bunlardan Bakan, Vali mi olur !’ diye inanmamakta inatlaşmıştı.” der.

Teyze çok üzülür, mahcup olur. Yazıcıoğlu, yaşlı teyzeye sarılıp ‘’Teyzem üzülme, sen haklısın ama o akşam ne ben Valiydim, ne de arkadaşım Bakandı. İkimiz de şehirlerin havasından bunalmış ve kırlarda sade vatandaş olarak kafa dinlendirmeye gelmiştik’’ der.

Hayatta hemşeri ve arkadaş olarak benzer özellikler gösteren, yıllar geçse de unutulmayan ve yaşama on yıl arayla trafik kazasıyla veda eden merhum Recep Yazıcıoğlu (2003) ve Adnan Kahveci’yi (1993) bu vesile ile tekrar rahmetle yâd ediyoruz.

‘’Unutulmamak istersen, hayatta iken bırakabilmelisin bir eser;

Yoksa ölünce unutulup gidersin de, senin de üzerinden yeller eser. ’’

(Alıntı)

BİLGE BAADDİN SÖZLERİ

1-Bir tarihçi olarak, bir milletin “Ya istiklal, ya ölüm “parolasıyla yedi düvele karşı başlattığı var oluş mücadelesine karşı çıkan Atıf hocanın Çorum’da devlet protokolü tarafından anılması içimi acıttı.

2-Valilerimizden, milli mücadeleye omuz vermiş hocalarımızın anılmasına katılması beklenir. (Ahmet Hakan)

3-Bir yaşlı adama sordum, “Beybaba hangi alanda kariyer yapabilirim?” Gülümseyerek dedi ki, “İyi bir insan ol. Bu alanda çok fırsatlar var ama çok az rekabet vardır.

4-En tehlikeli insan tipi, az anlayan, çok inanandır. (Anton Çehov)

5-“Ey insan kadere az bahane bul, buğday ektin de arpa mı biçtin? (Fuzuli)

6-Zekâ, değişime uyum sağlama yeteneğidir.

7-Erkek övgüyle, kadın ilgiyle, çocuk sevgiyle yaşar.

8-Sular hep aktı geçti. / Kurudu vakti geçti. / Nice Şah, nice Sultan tahtı bıraktı geçti. / Dünya bir penceredir, / Her gelen baktı, geçti…(Yunus Emre)

zamanlar çağdaş Batı ile aramızdaki uçurumu şöyle dile getirmiştim.

Ezelde muammaydık, sonradan âyân olduk,

Adem’le Havva’yı aştık, evrimle beyan olduk,

Nebiler, veliler ve şeyhlerle tutunduk hayata,

Kader kısmet diyerek yaşadık viran olduk… (Mehmet Özata)

10 Şubat 2021