Eğitim düzeyimiz daha doğrusu “özümseyebildiğimiz eğitim düzeyimiz” bu olduğu sürece; depremleri dinle ilişkilendirmeye; depremi “Tanrı’nın laneti” olarak değerlendirip, algılamaya devam edeceğiz.

Depremin bir doğa olayı olduğunu, her belli büyüklüğün üzerindeki depremlerin sonunda can ve mal kaybının olmasında, en büyük kabahatin; “seçen olarak” kendimizden başlayarak; “seçtiklerimizde” olduğunu anlamamız gerekiyor artık.

Sayın Cumhurbaşkanı, 2020 Türkiye’sinde, “depremi biz mi yaptık?” deyip, sıyrılmak istiyor işin içinden…

Sıyrılıyor da…

Hep böyle oluyor çünkü…

Çünkü ne söylense inanan; çok büyük çoğunluğu, zihniyet olarak, eğitim ve kültür kapasitesi olarak hâlâ 1800’lü yıllarda yaşayan bir halk var karşılarında.

Ve bu coğrafya halkları, ne çekiyorsa; (diplomalı ya da diplomasız) insanlarının çok büyük bölümümün hâlâ 1800’lü yıllarda yaşamasının ceremesini çekiyor.

* * *

Yıl 2020.

Gelişmiş ülkeler, uzayda koloniler kurma yarışı içinde.

Oysa biz, yüzde 65’i fay hattı üzerinde olan bu coğrafyada, insanlarımıza (hâlâ) depremde yıkılmayacak evler yapmıyor, yapamıyor, yaptırtamıyoruz.

Her depremde ah’lıyor, poh’luyor; kıt kültürlerimiz çerçevesinde deprem fonları oluşturuyoruz. Deprem oluyor; bir bakıyoruz ki oluşturduğumuz o fonlar tam takır.

Nerede o toplanan paralar, hangi sorumsuz nereye harcamış, neden harcamış bilen yok.

Nasıl yok olduğu anlaşılamayan fonda biriken son paranın tutarının, 70 milyar lira olduğu dillendiriliyor.

* * *

Tüm yardım kuruluşları ve hatta spor kulüpleri yardım olup, deprem bölgesine akıyor.

Trilyonluk bütçeye sahip Diyanet, “bir çadır da ben kurayım, sıcak bir çorba da ben içireyim halkıma…” demiyor.

* * *

İçişleri Bakanı Muhterem Soylu Beyefendi açıklama yapıyor.

“İstanbul’da 7,5 şiddetinde deprem bekliyoruz…”

Sonra?

Sonrası yok.

Önlem yok, plan, program yok. Fonda para yok. Toplanma alanları yok

Yok, yok, yok…

Var olan tek şey, kendilerini seçenlerin gözünün içine baka baka yalan söyleyen seçilenler(!).

* * *

1999 yılında binlerce insanın ölümüne ve mal kaybına neden olan Marmara Depreminin üzerinden 20 yıl geçmesine karşın bu insanlarımız kaderleriyle baş başa bırakıldı.

Elazığ Depremi mağdurları öyle olacak.

Bir sonraki depreme kadar, her şey unutulacak.

Oysa bu depremlerin verdiği acı kadar; her deprem sonrası verdiği dersler de var.

Gösterdiği yollar da var.

Çaldığı uyarı zilleri de var.

Bakın (duymak isteyen kulaklar için) neler söyledi ve söylüyor bu Elazığ Depremi…

* Ülkenizin yüzde 65’i fay hattı üzerinde. Benim sağım solum hiç belli olmaz; her an, her dakika, olmadık bir zamanda ülkenizin bir yerini yine sallayabilirim. Binalarınızı güçlendirin.

* Akıllanın artık. Ben bir doğa olayıyım. Beni ciddiye alın.

* Şu çarpık yapılaşma ve kentleşme huyunuzdan da bir an önce vazgeçin.

* Sizi ben öldürmüyorum; sizi, yaptığınız aptal binalar(!) öldürüyor. Binalarınızı güçlendirin.

* Önünüzde bir Japonya örneği var. Ben onları, sizden sık, sizden çok daha şiddetli sallıyorum. Onlara bir şey oluyor mu? Ben onları sallarken, onlar gülüp, geçiyorlar. Oysa ben sizi salladığım zaman ulus olarak feleğiniz şaşıyor. İsterseniz, aranızdaki farkı şöyle bir uslamlayın; niye onlar o durumda iken siz bu durumdasınız?..

* Sizin önceliğiniz; kanal falan değil, benim, ben… Bunca yoklukta, neden, niçin, niye yapılmak istendiği belli olmayan, 120 milyar ihale bedelli olduğu söylenen o parayla; deprem kuşağındaki en az 50 ilin binalarını güçlendirirsiniz. Aklınızı başınıza devşirin…

* Oluşturduğunuz fonları ve elinizdeki olanakları akıllıca kullanın.

* Seçme ve seçilme haklarınızı bilinçli kullanın; adam gibi adam yöneticileri iş başına getirin; adam gibi adam yöneticilerle çalışın.

* Bakın Atatürk’ün kurduğu Kızılay ne halde. Kızılay’ınızda yaşanan yolsuzluklar ayyuka çıktı. Bırakın yara saran Kızılay’ı; kendisi yaralarının sarılmasına muhtaç hale geldi.

* Dostunuzu, düşmanınızı da bilin ve tanıyın artık. Düşman bellediğiniz Yunanistan bile size yardım önerisinde bulundu, geçmiş olsun dedi. Sizi arayıp, soran, size yardım teklif eden tek bir Arap Ülkesi var mı?

* * *

Siz duydunuz mu bilmiyorum?

Elazığ Depremi bağıra bağıra bunları söyledi.

Daha söylediği çok şey var da…. neyse…