Kurban etlerinin değerlendirilmesinde yanlışlar olduğunu yazdığım yazıyı; kadim dostum Süleyman Karabay’a okuduğumda; “Bu iş için daha iyi şartların oluşması elbette gerekiyor. Olay senin yazdığın kadar da geri değil. Ben kurbanı Mehmetçik Vakfı’na veriyorum. Hijyenik şartlarda, temiz giyimli hanımların yaptığı kavurmanın yapılışını gördüm. Hatta kutuya konulmuş kavurma hakkımı da bir süre sonra eve gönderdiler.” dedi.
Kızılay’ın da benzer uygulama yaptığımı öğrendim. Başka kuruluşların da benzer şeyler yaptığını tahmin ediyorum.
Sevindim. Daha iyi olayların gelişeceğine umudum arttı. Kendilerini tebrik ediyorum.
*
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın hacı adaylarına önerdiği; memleketlerinde vekâlet bırakarak kurban kestirmenin; zamanı belirlendiği, mekanı belirtilmediği için olabileceğini söyleyen güvenilir kaynağım telefon etti:
“Hacda kesilen kurban ‘Hedy’ olarak adlandırılıyor. İlk yıllarda hacca giderken kurbanını yanında götürenler bile olmuş. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da açıklaması var. Kurbanın Mekke’de kesilmesi gerekiyor!” diyerek eski söylemini düzeltti. Bana da okuyucularıma özür dileyerek ulaştırmak görev oldu…,
Burada mantık yürüterek yaptığı yorumun doğruluğunu kontrol edip gerçeği öğrenince hemen düzeltme yaparak telefonla bilgi veren hocamızın inceliğine saygımın arttığını belirtmek gerekiyor.
*
Biz gelelim kamyonlarla büyük şehirlere hayvan taşımaya ve pazarlardaki sakıncalı durumların düzelmesine. Ayrıca hayvanların yerlerinde kurban edilmesini (hac kurbanı hariç) geliştirip, taşıma işleminin azaltılmasına…
Azaltılma başarılı olursa çok iyi olur.
Kavurma yapılma olayı da etlerin bozulmadan muhafaza edilmesi, kolay nakledilmesi bakımından bir avantaj oluyor.
*
Yanlışlarımı düzeltmede ne kadar başarılı oldum bilemiyorum. Doğru yazdıklarımın da çok işe yaramadığını gösteren olaylar oluştu.
Selfie çekme, kalabalıkta yürürken müzik dinleme olaylarının ölümle sonuçlanması örneklerini yazalı çok olmadı. Yeni açılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü selfie çekme sahasına dönüştürdüler. Büyük kazalar oldu…
Çok önce; “Camilerde avize altına oturmam!” diye yazdım. Kayseri’de camide düşen avize 11 kişiyi yaraladı. Bunu bir dostuma anlattım. “Yanlış yazmışsın!” dedi…
“Neresi yanlış?” dedim.
“Avize altına oturmamak çözüm değil. Avizenin zincirinin sağlam olması lazım!” dedi ama avize altına oturmamayı ve başkalarına da oturmaması gerektiğini anlatmayı sürdüreceğim. Çünkü benim yazımla avizeyi sağlam yapmazlar. Ama cemaat oraları öbek öbek boş bırakırsa; hoca efendi, “Ne oluyor?” diye harekete geçer. Avizeci daha etkili uyarılır.
Bu da “Bayramlık bir öneri” oldu.
En güzel bayramlar, en güzel günler sizlerin olsun.