“Dağdan gelip bağdakini kovmak.”

Savaşı televizyon kanallarında izleyenler için yaşanan acıların bir anlamı yoktur. Kumandayla başka kanala geçtiğinde savaş bitmiştir. Günlük işlerine istediği gibi zaman ayırabilir. Yaşanan savaşla, izlenen savaş filmi arasında fark yoktur.

Meydanlarda süren savaşlar bir türlü bitmez. Masa başında yapılan görüşmeler, ateşkes anlaşmalarını güçlü olan ciddiye almaz. Hiç beklenmedik bir anda son model ölüm makineleri can almaya devam eder. Öldürülenler, can çekişenler, ellerini tetikten çekmeyenler, ölüm korkusuyla yaşayanlar… Yaşaması mı daha zor yoksa anlatması mı?

Kazanan tarafın istekleri yerine getirildiğinde savaş sonlanmış görünür. Yeni hesaplar yapılır. Yeni çizilen sınırlar, başka sorunlara yol açar. Savaş esirlerinin yanı sıra yurttaş değişimi başlar. Aynı şehirde, aynı mahallede yaşayan insanlar birbirine düşman olmuştur. Canlarını kurtaranlar, yeni ülkelerine kavuşabilmek için yollara düşer.

Kurtuluş Savaşı sonrasında Anadolu’dan komşu ülkeye, oradan Anadolu’ya büyük bir göç dalgası başlar. Onlar ülkemizin her köşesine gönderilir.

On yıldan fazla savaş alanlarında askerlik yapanlar vardır. Onlardan sağ kalanlar yaya olarak yollara düşmüştür. Savaş bitmiş, onun getirdiği sorunlar can yakmaya devam etmektedir.

Yaralar sarılmaya başlamıştır. Anadolu’ya gelenler, ülkemizin farklı yerlerine yerleştirilmeye başladı. Bunlardan Çorum’a gönderilenlerin sayısı ne kadar bilmiyorum. Yeni gelenler farklı ilçelere, farklı köylere yerleştirilmiş. Maddi değeri olan her şeylerini kaybedenler, hayatta kalanlarla yeni yurtlarında yaşama tutunmaya çalışmışlar.

Göçmenlerden bir kısmı köyümüze gönderilmiş. Onlara ekip biçmeleri için toprak verilmiş. Köyümüze gelen göçmen, devletin kendisine verdiği tarlayı ekip biçmek istememiş. Tarlasını satıp eşeksırtında yollara düşmüş. Eşek deyip geçmeyin, o yıllarda günümüzdeki lüks arabalardan daha değerli. İnsan taşı, yük taşı, tarla sür. Öldüğünde derisinden çarık yapıp ayağına giy.

Göçmenlerin büyük babama sattığı tarla, o günden sonra “gavurun tarla” adıyla anılır olmuş. Göçmenler, yeni geldikleri topraklarda çiçeklerle karşılanmamış. Aile bireyleri dışında her şeylerini doğup büyüdükleri topraklarda bırakanlar muhacir, göçmen, gavur artığı olarak görülmüş. Buraya yerleşenlerin bir kısmı geri dönmek istememiş.

Yeni gelenler bir başka deyimle dağdan gelenler, bağda yaşayanlar tarafından dışlanmış. Büyüklerimizden duyduğum kadarıyla göçmenlerden üç kişi, onları pusuya düşürenler tarafından öldürülmüş. Muhacir (göçmen) mezarlığı olarak bilinen yerde mezar taşları bile sökülmüş. O insanlara mezar taşı bile çok görülmüş.

Yeni gelenler her zaman dağdan gelenler olarak aşağılanmış. Bağda yaşayanlar onları horlamış. Eline geçen her fırsatı güç kullanıp değerlendirmiş.