Enflasyonist dönemlerdeki finansman yönetimi her şeyin güllük gülistanlık olduğu günlerden farklı bir davranış ve özen ister.

Günümüzde salt 2016/2017 verileri karşılaştırıldığında döviz bazında %25 artış olduğu, üretim dışı sektör ağırlıklı, dışa bağımlı, ithalat azmanı ülkemizin bu kur artışı dolaysıyla devalüe edilmiş TL sonucu enflasyonist baskı altında olduğu yadsınamaz.

Bu gibi durumlarda yüksek enflasyon oranlarına alışık olmayan yönetimler için işletmelerini sevk ve idare etmek çok zor olacaktır.

Değer kaybını oluşturan, kıymetlerin erozyonuna sebep olan enflasyonun bir diğer etkisi de, paranın yani TL karşılığının sabit ya da önemsiz değişebileceğini düşünerek yapılmış olan hatalı eylem ve işlemlerdir.

Şimdi söyle bir tablo hazırlayınız: bu günden geriye 5-10 yıllık geçmiş cirolarınızı veya karlarınızı gösteren bir grafik ya da tablo çıkarın, karşısına geçip bakın gurur duyacağınız göstergeler ruhunuzu rahatlatabilir( yıldan yıla %50 ,%70 artışlar görebilirsiniz )  hatta başarılarınızın çeşitli taltiflere mazhar olduğunu da görebilirsiniz ancak, şimdi bu tablodaki verileri enflasyonu ( reel enflasyonu) dikkate alarak ciro ve karlarınızı “dolar” cinsinden çevirerek tekrar grafiğe dökün bakın bakalım o gurur duyduğunuz artışlar sizlere rasyonel gelecek mi?

Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerdeki (örneğin %25 enflasyonun olduğu dönemde bu oranın altındaki ciro ve kar, kazanç değil kayıptır) ahvaliniz neyi gösteriyor?

Yani yıllık rakamlarınızı enflasyon oranlarına göre düzenlerseniz gerçek verilere ulaşırsınız. Bunun için bir enflasyon muhasebe sistematiği kullanılması rasyonel bir davranış olacaktır.

Bu nedenle baskılanmış ya da aleni enflasyonun reel gerçekleri karşısında zamana yayılmış finansman hareketlerinin gerçek performans ve sonuçları ancak TL dışında dövizle yapılacak tablolarla anlaşılabilir olacaktır.

Genelde yılbaşında mevcut ve yılsonunda elde kalan mal ve malzeme karşılığı hesaplanıp artışlar kar olarak gösterilmektedir oysa ağırlıklı olarak stoklar azaldığından gerçek değer azaltılmış olmasına rağmen TL karşılıkları artmış kabul edilerek gelir elde edilmiş görülmekte idarede bunun üzerinden vergi almaktadır. Bu durum başlı başına müteşebbisler için bir zorluk olup birçok iş adamı bu yüzden kapısına kilit vurmak zorunda kalmaktadır.

Şöyle düşünebiliriz: eğer elinizde 1000 TL var bu parayı çalıştırıp ( üretim ticaret vb.) 500 TL artırdığınızda bu artan 500 TL nin vergisini vermek durumundasınız ( istisnalar muafiyetler vb. konu harici olmak üzere) oysa yıllık enflasyonu dikkate almadan verdiğiniz bu vergi aynı zamanda ceremesini çektiğiniz değer kaybının üstüne tüy dikmektedir yani zarardasınız ve sizden üstüne üstlük vergide alınmaktadır.

Sonuç olarak Türk parasının kıymetini koruyalım her şey TL ile olsun vs… her şey güzelde yaygın döviz kullanımının olduğu ülkemizde kur artışının getirdiği değer kaybına karşı gerekli, önlemleri almadığınız taktirde fiktif kar elde eder sonra oluşan gerçekler karşısında suçlu ararsınız!!  15.1.2017

Not: Makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun haber vermek koşuluyla  kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. :"Arial","sans-serif";color:#222222'>Bu fikre katılan katılmayan tüm Çorumlulara selam, sevgi ve saygılar.