Doğuda felsefe kafa karıştırıcıdır. Varlığı, hayatı, ahlakı sorguladığı için sevilmez.
İslam âleminde felsefe “tu kakadır.” Bu yüzden toplumumuzda soran, sorgulayan, itiraz eden insanlar hiç sevilmez.
Yıllar önce bu köşede yazdığım şu dörtlük Çorum’da çok eleştiri almıştı.
Batı her şeyi sorgular, felsefeye tapar,
Doğu her şeye inanır, felsefeye yan bakar,
Biri eleştirel akılla düşünür, yapar, yapar,
Biri “Her şey Allah’ın hikmeti” der, yatar, yatar… (Mehmet Özata)
Felsefe, sevgi anlamına gelen “filia” ile hikmet anlamına gelen “sofia” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir. “Hikmet sevgisi” demektir.
Hikmet; Bilgelik… Görünür olanın arkasındaki görünmeyen sır. Güzel ahlakı tanımlayan özlü söz.
Felsefe, varlık, hayat, güzellik ve ahlak konularında ileri sürülen düşünceleri derleyip, toplayan bilimdir. Felsefe bütün bilimlerin anasıdır.
Felsefe şüphedir, arayıştır, anlayıştır, düşüncedir, hikmettir.
Felsefeden önce efsaneler (mitoloji) vardı. Efsaneler hayal ürünüydü, uydurma dinlerdi. Efsanelerde tanrı çoktu. Bu tanrılar kendi aralarında savaşlar, barışlar yaparak toplumu eğlendirirlermiş. Efsaneler döneminde söz şairlerinmiş.
Şairler hayalden, vehimden kuruntudan ve kurgudan oluşan bir masal âleminde toplumları yaşatmışlar.
Şairlerden sonra bilgeler geçiş döneminin aktörleriydi. Sıra felsefeye gelmişti.
Buna da yine Antik Yunan beşiklik etmiş. Peki, daha önce hiç mi felsefe yoktu? Düşünce alanı batıya mı özgüydü?
Elbette hayır. Doğulu insanların hiç soru sormadıklarını, hiç düşünmediklerini söylemek mümkün mü? Çin, Hint, İran ve Mısır gibi büyük medeniyet havzalarında da felsefe vardı. Kuşkusuz, onlar da soruyor, araştırıyor, düşünüyorlardı.
Günümüze kadar gelen pek çok hikmetli söz de bunu gösteriyor.
Batı felsefesi tarihçilerine göre öbür uygarlıklardaki felsefeler din ile karışık bir haldeydi. Sadece akla dayanarak hikmeti, ya da gerçeği arama çabası eski Yunan medeniyetinde belirgin hale geldi.
Felsefe tarihlerini yazanların batılı oluşunun da bunda payı var gibi. “Bal tutan parmağını yalar” meselesi.. Onlar parmaklarını yalamış, başkaları avuçlarını!…
Bu kısa açıklamadan sonra, felsefenin gerçek aktörleri olan filozofların felsefe hakkındaki görüşlerini öğrenelim.
Felsefe, en yüce sanattır. (Platon-Eflatun)
Gerçek filozof kendine filozof demez. Halkın yanında güzel sözler sayıp dökmez.
Var gücüyle söylediklerini hayata geçirmeye çalışır. Sen de böyle yapmayı dene. Mesela, bir ziyafette nasıl yemek yenileceğini anlatma. Fakat nasıl yenmesi gerekirse öyle ye… (Epiktetos)
Felsefe bir ağaç gibidir, kökleri metafizik (fizik ötesi), gövdesi fizik, gövdeden çıkan kollar da öteki bütün bilimlerdir. (Descartes)
Filozof doğanın pilotudur, cennete götürmek isterken cehenneme de sürükleyebilir. (Bernard Shaw)
Hayat Tanrı’nın armağanıdır; fakat iyi yaşama felsefenin armağanıdır. (Seneca)
Düşünüyorum, öyleyse varım. (Descartes)
Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder. (İbni Sina)
Cennet ve cehennemle ilgili ileri geri laf söylemek istemem, çünkü ikisinde de dostlarım var. ( Mark Twain)
Hayat düşünenler için bir komedi, hissedenler için bir faciadır. (Waldole)
(Kaynak: Kolay, kısa, keyifli felsefe, Ömer Sevinçgül)