Sabah sabah felsefe yaparak ahkâm kesecektim! Bilgisayarı açtığımda Mobil’ci dostum Erkin Savtekin’in gönderdiği aşağıdaki şu güzel felsefi şiire rastladım.

Bir bakmışsın sabah, / Bir bakmışsın akşam,

Akıp gidiyor zaman…

Daha dün çocuktuk oysa ki…/ Rengarenk çiçekler gibi,

Yıllar geçti, çocukluk bitti, gençlik gitti, renkler silindi..

Esmiyor artık kavak yelleri…

Haydi kalkın ayağa çocuklar,

Sonbahardayız belli, / Vakit doya doya yaşama vakti…(???)

Felsefe sevgi anlamına gelen “filia” ile hikmet demek olan “sofia” kelimelerin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış bir terim. Hikmet sevgisi manasına gelir.

Varlık, hayat, güzellik, ahlak gibi konularda ileri sürülen düşünceler felsefenin konusudur. Hikmet, görünür olanın arkasındaki görünmeyen sırdır ve güzel ahlakı tanımlar. Hikmetin düşünce yoluyla aranması bilgeliktir.

Hz. Muhammet,“Hikmet müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alır.” demiştir. Filozof ise hikmeti seven bilge anlamına gelir.

Felsefe bazılarının kafasını karıştırır, bazılarında baş ağrısı yapar, bazılarına ise yıkıcı ve tehlikeli olarak görünür. Felsefe dini ve Tanrı’yı düşünmeksizin varlığı, hayatı, kâinatı ve ahlakı düşünebilme sanatıdır.

Felsefeyi başlatma konusunda birini suçlamamız gerekiyorsa Thales’i seçebiliriz.

Thales bilge adı verilen ilk kişiydi. O bir politikacı, geometri uzmanı, astronom ve düşünürdü. M.Ö. 585’te meydana gelen güneş tutulmasını önceden doğru olarak haber vermiştir. Efsanelerle değil dünya ve yıldızlar bilgisiyle ilgilenmiştir.

Thales gibi Yunanlıları başkalarından ayıran şey, onların bilim ve büyüyü ayırmış olmaya çalışmaları ve ilkin Tanrı’yı düşünmeksizin dünya hakkında düşünmeye cesaret etmeleridir.

Kâinatın yaratılmış ilk maddesini merak eden Thales ,

“Belki de başlangıçta her şey su’dan ibaretti.” diyerek bir tartışma yaratmıştır.

Sahi, kâinatta yaratılmış ilk madde nedir?

Su mu? Hava mı? Toprak mı? Cevher mi? Yoksa ateş mi?

Felsefe için çok ilginç bir tartışma ve düşünce tarzı değil mi?

Cennet ve cehennem düşüncesinden önce yaşadığımız kâinata ilişkin bu ilginç sorulara cevap aramaya çalışsak daha anlamlı olmaz mı?

Goethe, “İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemeli.” der.

Her gün midemizi besler gibi beynimizi de güzel ve görkemli fikirlerle beslemeliyiz.

Felsefeyi anlamak için büyük bir dehanın zekâsına veya peygamber sabrına sahip olmak gerekmez. Felsefeyi anlamak için bilge ve filozofların varlık, hayat ve ahlak hakkında görüşlerini içeren kitapları okumanız ve daha sonra da bu düşüncelerinizi okumuş ve aydınlanmış arkadaşlarınızla tartışmanız gerekir.

Üç mühendislik öğrencisi, insan bedeninin nasıl bir Tanrı’nın tasarlamış olabileceğini tartışmaktadır.Birincisi “Tanrı bir makine mühendisi olmalı”der, “şu eklemlere bir baksanıza!” İkincisi “Hayır” der, “Bence Tanrı elektrik mühendisi… Sinir sisteminde binlerce elektrik bağlantısı var çünkü.” Üçüncüsü, “Yok” der, bence Tanrı kesinlikle bir inşaat mühendisidir. Oyun parkının ortasından kanalizasyon borusu geçirmek başka kimin aklına gelir?”

Felsefeyi mizah yoluyla anlamak için Harvard’lı iki felsefe profesörü Thomas Catheart ve Daniel Klein’in “Platon bir gün kolunda bir Ornitorenkle bir bara girer” adlı müthiş esprili kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Bu komik, ele avuca sığmaz, çok yönlü ve zengin içerikli kitap mizah yoluyla olağanüstü bir felsefe dersi veriyor. Bu kitapta felsefi kavramların esprilerle nasıl anlatılacağını, mizahın da aslında büyüleyici bir felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz.

17 Ocak 2018