Dünya'nın hiçbir ülkesinde gündem Türkiye'deki kadar sık değişmiyor. Yetişmek mümkün değil.

Özellikle gündemde olan konu düşmeden bir yenisi ekleniyor. Önceki unutuluyor.

Tavandaki siyasi gerginlik tansiyonu artırıyor.

Geçtiğimiz aylarda, yaşam ve ticaretin adeta durma noktasına geldiği günlerde doların 18.50 TL'ye kadar yükselmesinin ardından 13.50 TL'ye gerilemesi en çok konuşulan konu oldu.

Akaryakıt ve gıda maddelerine gelen günlük zamlar gündemin yönünü değiştirdi.

Elektrik ve doğal gaz faturalarına tepkiler çığ gibi büyüdü. "dünyanın en ucuz fiyatları ile kullanan ülke konumundayız" açıklamasının ardından "evlerinizde atlet ile oturmayın kalın giyinin, kedi gibi uzanmak yok, konfor sıcaklığı olmaz" ifadeleri topluma biraz olsun rahatlatıcı bir uyarı oldu.

Bir de cemrenin havaya düşmesi doğal gaz ve elektrik faturalarının irtifa kaybederek düşüşe geçmesine sebep olacak.!

Doğal gaz ve elektrik fiyatlarında "dünyanın en ucuz fiyatları ile kullanan ülke konumundayız" açıklaması takdire şayandır.

Çorum Haber Gazetesi köşe yazarlarından Sayın Selda Fındık hanımefendinin cumartesi günkü köşe yazısındaki ifadeleri çok doğru.

Türkiye'de yaşayan insanların gelir düzeyi ile diğer ülkelerde yaşayan insanların gelir düzeyi eşit mi ?

Elbette hayır.

En düşük emekli aylığı 2.500 TL olan bir ülkede yaşıyoruz.

Türkiye'de yaşayan insanların gelir düzeyi ile Birleşmiş Milletler tarafından sağlanan maddi destekler sayesinde ülkemizde açtıkları fırın, market, inşaat malzemeleri, konfeksiyon gibi işyerlerinden elde ettikleri kazançlar sayesinde yaşam standartları yüksek olan Suriyeli mültecilerin gelir düzeyi arasında büyük bir uçurum var.!

*

Türkiye nüfusunun %10’dan fazlasını oluşturan yaklaşık 9 milyon Suriyeli mülteci var.

Peki bunların beş çocuk projesi hayata geçtiğinde 10 yıl sonra Türkiye'de yaşayan Suriyeli nüfusu ve Türkiye nüfusuna oranı nasıl olacak.?

Bu çok önem arz eden konu değil mi?

Dolar artışıyla birlikte dış borcumuzun her geçen gün artmasına parelel olarak ülkemizde barınan, beslenen Suriyeli nüfusun artması ile dış borç açığımız daha da büyüyor olacaktır.

Ekmek kuyruğu,

Ucuz yağ kuyruğu,

Hastanelerde tedavi olmak için aylar öncesinden alınmış randevu kuyrukları,

Kadın cinayetleri artarken;

Gelir düzeyi yüksek, huzurlu, konforlu yaşantıları olan aynı topraklarda yaşayan, aynı havayı soluyan mültecilerle, korku ve tedirginlik içinde idame ettirdikleri yaşamla ekonomik yönden zor günler geçiren toplum aynı gemide değildir.

Suriyeli mültecilere sağlanan destek yerine emekli, dul ve yetimleri ile memur, işçi maaşlarına zam yapılması daha kıymetli olur.

Türkiye Avrupalı'laşıyor mu ?

Arap kültürünü benimsemek için mi yol katediyor.?

Suriyeli mültecilerin nüfusunun artması, tehlike sinyalleri vermektedir.

Kılavuzun gereği yok.

Görünen köy kılavuz istemez.

Rızasız bahçenin gülü derilmez.