Süreyya Tosunoğlu 
 
1964 yılının son ayları, yahut ta 1965 yılının ilk ayları idi.
Halit Hamoğlu, Mehmet Balaban, kardeşim İsmet Çenesiz ve benden oluşan dört kişilik ortaklık ; Çorum’da Güneş kiremit fabrikasını kurma çabasında!... Rahmetli Fethi Tüzel’in yaptığı kiremit presi ve vakum presin haricinde bu konuda makina üretimi yoktu. Bunlar da kalite ve kapasiteden yoksun makinalardı.
Ortaklarımız makine konusunda beni görevlendirdiler. Hamoğlu kiremit fabrikasının da vakum prese ihtiyacı vardı. İzmir Alsancak’ta Tosunoğlu firması tarafından bu konuda  girişim olduğunu duymuştuk.
Rahmetli Mustafa Hamoğlu ile birlikte İzmir’e gittik. Tosunoğlu makina fabrikasında üretilen makinayı görecektik.
Alsancak’ta , dar bir sokaktaki küçük bir bahçeden, Tosunoğlu’nun iş yerine girdik. Burası son derece büyük bir torna tezgahı ile birlikte; her atölyede görülen, birkaç tezgahlı, bir kısmı da bazı küçük parçaların dökümünün yapıldığı, dökümhanesi olan bir yerdi.
Daha önceleri zeytinyağı makinaları yapılıyormuş. Burada makina yapılabilir diye düşünebileceğimiz bazı örnekler vardı.
Yapılan ‘vakumpres’i görmek istediğimizi söyledik. Bize duvarda asılı, ozalite çekilmiş, makina resmi ile yerde duran yuvarlak kama yerleri açılmış mil ve büyücek pik dişli, karşılığı olan küçük çelik dişliyi gösterdiler .
Esas görüşmemizin Süreyya beyle olacağını , kendisinin şehir dışında olduğundan, iki gün sonra geleceğini söylediler.
İki gün sonra Süreyya beyle tanıştık.
Almanya’da stajını yeni tamamlamış, uzun boylu, sarışın, son derece güzel konuşan, yakışıklı bir genç.
Bizim yapıldığını sandığımız makina yoktu. Yapılacak makina konuşulacaktı. Ben yerdeki pik dişliyi göstererek; böyle bir işe dayanır mı ?.. diye sordum.
Süreyya bey :
- Dayanır ; bir pik bir çelik birbiri ile çok güzel çalışır!... Dedi ve konuşmamız devam etti.
- Ne güzel zeytinyağı makinaları yapıyormuşsunuz, çamur makinası yapmak nerden aklınıza geldi ?..
- İlhan bey, zeytinin kilosu iki lira, zeytin ağacını sana bedava versem, kilosunu iki liraya toplamazsın. Zeytincide para yok. Makina yapsam neyini alacağım adamın ?.. Ama keremit (kiremit’i keremit diye telafuz ediyordu) kırk kuruş, keremit topraktan oluyor. Keremitçi para kazanıyor. Bir şey satacaksan; kazanan adama satacaksın ! dedi.
Bir taraftan konuştuk, bir taraftan da pazarlığı bitirdik. Yüz yirmi iki bin liraya, iki vakumpres, vakum pompaları ve pompalarının beş beygir motorları dahil, iki vals ve iki karıştırıcı yapılacak. Peşinat olarak otuz dört bin lira verilecek, makinalar ortaya çıkıp %50’si yapıldığına kanaat getirince, kalan alacağın yarısı birinci taksit, kalan son taksit te makinaların tesliminde ödenecekti.
Bu şapka çıkarılacak alışverişti. Bir tarafta, duvardaki makina resmine bir daire parasını, kapora olarak alabilen, diğer tarafta da verebilen insanların birlikteliğinin oluşumu idi.
Bu oluşum, Türkiye’de, konusunda lider olduğu kadar, Dünya markası olduğunu tahmin ettiğim; MAKSAN firmasının doğuşu olduğu kadar, Klasis Otel’in, Hamoğlu Holdingin doğuşunun da, başlangıcı olarak düşünülebilir. Buraya eklenecek çok örnek var, onları yazmaya kalkarsam, yazı çok uzayacaktır.
Makinaların yapım süresince, Alsancak bizim mekanımız oldu. Mustafa beyle İzmir’de rastladığımız hurdacıları geziyor, oralardan fabrikalarda kullanabileceğimizi düşündüğümüz parçalar alıyor, Tosunoğlu atölyesinin bahçesine biriktiriyorduk.
Aldıklarımızın içinde beş kanallı kendisi büyük, göbeği minnacık bir kasnak vardı. Süreyya bey aldıklarımızı inceliyordu, kasnağı görünce ne için aldığımızı sordu.
Rahmetli Mustafa bey :
- Çok ucuzdu da ... gibi bir şeyler söyledi.
Süreyya bey
- Size çok ucuz iki fil versem alır mısınız ? Kasnağın göbeğinin genişleme şansı yok. Bu göbeğe göre de kasnağın beş kanalının üçü fazla dedi. Hayli güldük. Sonraları bu ucuz fil örneğini, ben çok kullandım. Hoşuna gitmeyen, gülmeyen olmadı. Süreyya beyin kulakları çınladı mı ?.. bilmiyorum.
Makinaların teslim zamanı gelmişti. Vakum pres’in ana helezon bastırıcı çapını küçük bulduğunu Mustafa bey söyleyip duruyordu. Son anda önemli bir yanlışı gördük. Bastırıcı ters dönüyordu. Vakum kamarasından helezona dökülen çamuru helezona bastırmak yerine vakum kamarasına geri sevk ederek, makinanın dolmasına sebep olacaktı.
Rahmetli Mustafa Hamoğlu tepkisini çok sert bir şekilde ortaya koydu:
- Makinaları bu şekilde almıyoruz !...
Benim öyle bir lüksüm yoktu, fabrikamızın inşaatı bitmiş. Makine dairesi kurulmuş, vakumpres bekliyordu. Ben basit bir çare ürettim. Süreyya bey de kabul etti.
(SÜRECEK)