Dün, İstiklal Savaşı meşalesinin yakıldığı ulusal silkiniş kongrelerinin ilki olan Erzurum Kongresi’nin 102. yıldönümü idi.

“Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz” ilkesi, burada karar altına alındı. Manda ve himaye reddedildi, tam bağımsızlık için “milli mücadele” iradesi ortaya konuldu.

Gazi Mustafa Kemal Paşa, bu temel prensibini ve kararlılığını, daha 16 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmak üzere İstanbul’dan ayrılmadan önce yakın dostlarına ifade etmişti.

23 Temmuz 1919’da başlayıp 4 Ağustos’ta sona eren Erzurum Kongresi’nde de bunu milli bir hedef olarak milletin kararı haline getirdi.

Erzurum’u, 4-11 Eylül 1919 tarihlerindeki Sivas Kongresi izledi.

İşgale karşı milletin topyekûn direnişi, Kuvay-ı Milliye’nin tek kuvvet olarak tanınması karar altına alınırken, milli iradeyi temsil etmek üzere Meclis-i Mebusan’ın derhal toplanması mecburiyeti de kayda geçirildi.

Ve 27 Aralık 1919 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya gelerek Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattı.

*

Bugün ise, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanışının 98’inci yıldönümü.

24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan antlaşma, Türkiye Cumhu-riyeti’nin bağımsızlığının tescili ve adeta tapusu niteliğindeydi.

Başta, Lozan’la birlikte Anadolu’nun paylaşımını öngören Sevr, yırtılıp atılmış oluyordu.

Ve anlaşmada imzası olan devletler, birkaç ay sonra, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti adını alacak Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin egemenlik haklarını resmen tanımış oluyorlardı.

Lozan’ın en önemli hükümlerinden biri de, Osmanlı’yı kıskaca almış olan kapitülasyonların kaldırılmasıydı.

Osmanlı’nın yükselme devrindeki sınırlarına bakıp, ülkemizin mevcut 783 bin kilometrekarelik yüzölçümünü az bulanlara tavsiyemiz, Osmanlı’nın çöküş dönemindeki toprak kayıplarını iyi incelemeleri olur.

Ya da Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde, şahitlerimizin kanı pahasına Kurtuluş Savaşı kazanılmamış olsa, Anadolu’da kaç kilometrekarelik bir alana sıkışıp kalmış olacağımızı düşünmelerini tavsiye etmemiz gerekir.

İşte Lozan, bir egemenliğin kan ve can pahasına perçinlenmesidir.

Lozan’ın 98. yıldönümü kutlu olsun.

*

Bugün bir de “Basın Bayramı”…

Türk Basını’ndan sansürün kaldırılışının 113. yıldönümü…

Demokrasinin -tartışmasız- temel unsurlarından biri basın özgürlüğüdür. Basının özgür olmadığı ülkede demokrasiden de söz edilemez. Ülkemizde ise demokrasinin baskı altına alındığı her dönemde, basın da mutlaka baskılara maruz kalmıştır.

Günümüzde de, daha nitelikli bir basın için çaba gösterileceği yerde, muhalif-yandaş ayrımı yapılarak ekonomik baskı oluşturma yoluna gidildiği inkâr edilemez bir gerçek.

ÇORUM HABER olarak bizim çabamız ise, öncelikle “nitelikli” gazetelerin, radyo-televizyon ve sosyal medya kurumlarının desteklenmesi talebini ilgililere duyurmaya çalışma yönünde.

Devletin, sivil toplumun ve özel sektörün basın-yayın adına ayırdığı kaynakların, doğru yerlere yönlendirilmesi, karşıt ya da yandaş diye ayrılmadan, objektif haberciliğe prim verilmesi doğrultusunda…

Sesimizin duyulmasını sabırla bekliyoruz.

Daha mutlu ve umutlu nice Basın Bayramlarına…