Engelli adaylarına

Siz kendi evinizde, kendi çocuğunuzla, eşinizle, kardeşinizle çevirmen aracılığıyla konuştunuz mu? Böyle bir soru sorulduğunda iradeniz dışında kahkaha atarsınız. O ana gelene kadar mutlaka böyle bir şey aklınızdan geçmemiştir. Kırk yıl oturup düşünseniz kesinlikle aklınıza gelmemiştir.

Haklısınız. Başlangıçta çok saçma gelen soru, sizin beyninizi yorar. Soruyu soran kişinin neler söyleyeceğini sabırla beklersiniz. Saniyeler bir türlü geçmek bilmez. Bir işitme engelli ile bir bedensel engelli… Zor olan bir sorunla karşılaşırsınız.

Uzmanlara göre dünya nüfusunun yüzde sekizi engelli! Bazı kaynaklara göre bu oran daha fazla. Ortalama olarak on kişiden biri kesinlikle bedensel engelli. Yaşadığımız çevremizde çok az engelli görebiliriz. İlk bakışta verilen bilgilerin çok abartılmış olduğunu bile düşünebiliriz.

Onlar genellikle ortalıkta görünmezler. Aileler, evlerindeki engelli bireyleri gizlemeye çalışır. Onları gözden uzak tutmaya çalışır. “Gözden ırak olan, gönülden de ırak olurmuş”… Adımız gibi bildiğimiz doğru sözleri davranışlarımızla kendimiz yalanlarız. Bu yüzden sokaklarda çok az engelli yurttaşımızı görürüz. Engeli olmayanlar, olabildiği kadar onlardan uzak durmaya çalışır.

Bazı engelli yurttaşlarımız tek başına sokağa çıkamaz. Yatağa bağımlı olanlar, ömür boyu yeni doğmuş bir bebek gibi bakım ister. Tek başına sokağa çıkabilenler çok şanslıdır. Onlar kendilerini engelli olarak görmez.

İnsanlar, alışkanlıklarından vazgeçmek istemez. Doğru bildiklerini değiştirmez. Ömür boyu kendi doğruları ile yaşamaya devam etmek ister. Hatayı bizler değil, başkaları yapar.

Apartmanlarımız, sitelerimiz yapılırken engelli insanlar asla düşünülmemiş. Uygar milyonlarca insanın yaşayacağı şehirleri kurarken başka canlılarla bu dünyayı paylaştığımız aklımıza gelmemiş. Diğer canlıları bırakalım, engelli insanların sokağa çıkacağını, resmi kurumlara gitmek isteyebileceğini akıl edemedik.

Görme engellilere beyaz baston, bedensel engellilere sakat arabası, işitme engellilere uygun bir fiyatla kulaklık vermekten başka bir şey düşünemedik.

Sağlıklı yaşamak için dengeli beslendik. Spor yaptık. En küçük rahatsızlığımız olduğunda hastanelerden ayrılmaz olduk. Elbette her şeyin başı sağlıktı.

Gün geldi korona gibi adını duymadığımız hastalıklar bizi buldu. Tıp bilimi çaresiz kaldı.

Beklenmedik kazalar oldu. Trafikte, çalıştığımız işyerinde geçirdiğimiz kazalar nedeniyle bizlere iş göremez raporu verildi.

Depremler gibi doğal yıkımlar oldu. Gözlerimizi kaybettik. Kulaklarımız duymaz oldu. Sakat arabalarına, yataklara bağlı kaldık.

Aklımıza engelli insanlar geldi. Onlar bir şekilde engelleri aşmışlardı. Bir anda geçirdiğimiz şok bizleri bunalıma soktu. Tatlı canlarından vazgeçmeyi düşünenler oldu.

Aslında engellerden kaçmak yerine, engelleri aşmak daha kolaydı.