Türkiye’yi sarsan, yürekleri yaralayan bir ölüm…

Hatay’ın Belen ilçesinden bir ailenin çocuğu… Belen’de toprağa verildi.

İskenderun Tosçelik Fen Lisesi mezunuydu.

Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisiydi.

Kaldığı yurtta cemaatin katı kurallarıyla daraltılmış hayatındaki sıkışmışlığı, ailesine anlatmaya çalışmış ama anlaşılamamıştı.

Yapılan açıklamalara göre Enes Kara, intihara sürüklenen kısa yaşamını bir video ile paylaştı, ardında bir not bıraktı, 10 Ocak 2022 Pazartesi günü sabah saatlerinde kaldığı yurdun yedinci katından atlayarak intihar etti.

Ve de doktor adayı Enes Kara’nın cenazesi, Salı günü Hatay’ın Belen ilçesinde dedesinin mezarının yanına defnedildi.

***

Peki, ne olmalı ne olmamalı?

Öncelikle çok acı ve çok sorgulanması gereken bu tip ölümler, geride kalanlar ve de özellikle devleti yönetenler ve tüm siyaset için ders dolu bir ibret olmalı.

Kapalı toplumların, kapalı yaşam biçimlerinin yaşadığı bir dram olduğu bilinmeli.

Aslında bu ölüm, özellikle 99 yaşına basmış Cumhuriyet’in 99 yıldır modernleşememesinin nedenlerini sorgulayan bir tetikleyici olmalı.

Ve daha da önemlisi bu ülkede, muhafazakâr kesim kendini ciddi ciddi bir sorgulamalı.

İleride hayat kurtaracak bir doktor adayı iken kendi hayatına son veren başarılı bir gencin, hayatla bağını kendi elleriyle kopartma noktasına gelmesi ekonomik, sosyolojik ve pedagojik olarak incelenmeli ve irdelenmeli.

Laik kesim ise 99 yaşına basmış cumhuriyette modern bir yaşamı hayata geçirememiş olmasını, tekrar tekrar sorgulayabilmeli.

Ve ne olmamalı?

Bu ölümlerden ve Enes’in ölümünden hiç kimse kendisini ‘sorumsuz’ görmemeli.

Ve de bu ölüm, topluma yeniden bir kin ve nefret tohumu eker olmamalı.

***

Şu da çok önemli olarak görülmeli ve de görülebilmelidir:

“677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu” 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilmişti.

Edilmişti ama toplumda bunun ceza vermenin ötesinde, bir etkinliği ve önleyiciliği oluşmadı, oluşamadı.

Aslında tarikatlar ve cemaatler, cumhuriyet öncesinin ve cumhuriyet döneminin yaşayan hem bir realitesi, hem de bir sorunudur.

Tüm siyasi iktidarlar döneminde var olmuş, yaşayacak gerekli iklimi bulmuş ve varlığını hem hissettirmiş, hem sürdürmüş, hem de sürdürmektedir.

Ama bu kurumların, cumhuriyet değerlerini kabullenen bir yapıya dönüşümü sağlanamamış, sağlanması için gerçekçi bir önderlik yapılmamış, yapılamamıştır.

***

Peki, Enes’in ölümü ile görünen ve de görünmesi gereken sorun nedir?

Sorun, genelde bir barınma sorunudur; yeterli ölçüde olmayan yurt sorunudur.

Sorun, öğrencilerin çaresizlik nedeniyle bu tip yurtlara yönelmek zorunda kalması sorunudur.

Sorun, bu yurtların denetlenmemesi ya da denetlenememesi sorunudur.

Sorun, bu tip yurtların propaganda ve ideoloji aşılama yerine dönüşmesi sorunudur.

Ve de sorun, Enes Kara ile gündeme gelen çığlığın duyulmaması, duyulsa da çabuk unutulur olmasıdır.

Maalesef bir kısım cemaatler, kişilerin kişiliğini elinden almaya, ideolojilerinin hizmetçisi yapmaya çalışmaktadır. Dışarıya yansıyan çarpıcı olgu budur.

Bu nedenle bu tür yurtların daha açık denetimi yapılmalı ve de sürekli denetime tabi tutulmalıdır.

Aksi durumda çok samimi hizmet yapmak isteyen kurumlar ve de mütedeyyin muhafazakâr kesim töhmet altında kalmaktadır.

***

Bu ölümden çıkarılacak sonuçlar…

Enes’in ölümünden bir din düşmanlığı, bir İslam düşmanlığı üretmek tehlikelidir.

Bu ve bu ölümler, siyasette bir rant olarak görülecek, kullanılacak bir olay değildir.

Bu ölümlerden, 99 yıldır “tarikatlar ve cemaatler sorununu” bugüne kadar çözmeyenler ya da çözemeyenler, özellikle sorumludur.

Oysaki kurucular, laik ve demokratik bir cumhuriyetin temelini atmışlar ve cumhuriyeti bizlere bırakmışlardır. Ama bizler, 99 yıldır ne laikliği ne de demokratik bir cumhuriyeti hayata geçiremedik.

Galiba asıl sorun işte bu olsa gerek…