Hz. Ömer’e çok yalvardılar, affet dediler. Allah’ın hakkını kulun affetme yetkisi yoktur. Hak benim olsaydı mutlaka bağışlardım, dedi.
60. deynekte çocuk annemi görüp helallik alacağım, dedi. 70. deynekte babacığım yüzüne bakıyım, dedi. 80. deynekte vefat etti. 20 deynek de ölüsüne vurulduğu bildirilmiştir. Hz. Ömer gözyaşları içinde, yarabbi oğlumu affet diye dua etti. Yarabbi, ahiret cezasını bilmeyenler bu cezayı işkence sanırlar. Oysa ahiret cezasını görselerdi, azılı bütün suçlular, cezalarını dünyada çekmek için sıraya girerlerdi, buyurd.
O gece ölen oğlunu rüyasında gördü. Oğlu, babacığım eğer kalan 20 deyneği cesedime tatbik etmeseydin, mesul olacaktım, dedi. Hz. Ömer, zinadan doğan torununa Beytulmaldan nafaka bağladı. Bugünün insanına bu olay tuhaf gelebilir. Ama bu kuralı koyan Hz. Allah’tır. Allah çok merhametlidir. Asla kuluna zulmetmez. Kısas cana can. Haksız öldüren öldürülür kuralı da böyledir. Eğer bu cezalar tatbik edilmemiş olsaydı toplumda huzur kalmazdı. Asrı saadette R.SAV. ve 4.Halife zamanında (30-40 senede) bu ağır suçlardan cezalandırılanların sayısı onu geçmez. Bu cezanın caydırıcı özelliğindendir. Bu bakımdan bu cezaları insanlık dışı görmek büyük hata ve isyandır.
Bir olay daha sunalım. Bir harp sonuucu elde edilen kumaşlar, askere dağıtıldı. Herkesin hissesin edüşenle bir elbise çıkmıyordu. İki üç hisse kumaştan bir elbise çıkıyordu. Hz. Ömer ganimet kumaşından bir elbise dikindi ve hutbe okuyor. Adaletten söz ediyordu. Cemaatten birisi ayağa kalktı. “Adalet bu mudur ya Ömer. Bize yarım elbiselik kumaş verdin, kendin tam elbise dikinmişsin”, der. Hz. Ömer o toplulukta bulunan oğlu Abdullah’a işaret etti. Hz. Abdullah ayağa kalktı. “Biz kumaş hisselerimizi babamıza verdik. Hepsinin toplamı ile babama bir elbise yaptık” diye cevap verdi.
Hz. Ömer devlet dairesinde gece çalışırken mum yakardı. Mesai içinde özel işlerini görecekse devletin mumunu söndürür, kendi mumunu yakardı. Onlar adaleti önce kendilerinde tatbik ediyorlardı ve toplumda huzurun temeli, adaletin veliye de deliye de, köleye de, krala da aynı oranda uygulanmasıdır. Derlerdi ve yaparlardı. Halkta öyle bir algı oluşmuştu ki, gizli işleyecekleri suçlarından bile Hz. Ömer’in haberi olur, korkusu ile suçtan vazgeçerlerdi. Yani Allah korkusu kalplerine yerleşmişti.
Hz. Ömer’in hayatında yüzlerce adalet örneği vardır. Öyle olmasaydı 1500 senedir Hz. Ömer’in adı adaletle anılır mıydı. Hz. Ömer müslüman olmadan önceki yaşantısında da sert bir kişi olmakla beraber, adaleti ön planda tutar ve asla adaletten ayrılmazdı.
Gençliğinde kervanlarla ve atlarla ticaret yapılırdı. Bu bakımdan İran, Irak, Suriye, Yemen gibi özellikle İran’a ve Şam’a çok seyahatler yapardı. O insanların dillerini öğrenmişti. Örneğin, Arapça, Farsça, Rumca vs gibi altı lisan bildiği, cahiliye çağında bile devlet adına lisan bildiği için elçilik yaptığı bilinmektedir.
Hz. Ömer RA. hakkında 17 Temmuz 2009, saat 10.30’da bir TV kanalında şöyle bir olay anlattılar. (Prof. Mustafa Karataş o zaman Doçentti) anlattı. Kitaplarda da var. Uzun çöllerde su bulunmaz. 50-60 derece sıcaklık altında genelde gece yolculuk yapılır. Bu yolculukta çölde susuzluğa dayanıklı cins develer, özel yetiştirilmiş dillere destan cins atlar kullanılır. Genelde binek için iki-üç yedekli atlar götürülürdü ve bunlar paha biçilmez hayvanlardı. Hz. Ömer ve Amr.İ.AS Arabın iki yiğit adamı ticaret amacı ile seçkin atlara binerek İran’a gittiler. O zaman İranlılar ateşe tapıyorlar. Yöneticileri de tarihin en meşhur adil krallarından olan Nuşirevan, İran’ın şehin şanı (R.SAV.in peygamberliğine yetişemeden ölmüştür) var. Mülkünde kurt kuzu ile yürüyor da, kurt kuzuya saldırmıyor. Ortalıkta böyle bir adalet var. İran şahının bir de oğlu var. Cins atlara hastalık derecesinde meraklı. O kadar ki gümrük kapılarındaki memurlarına emir veriyor. Cins atları bedeli ile değilse, zorla alıyor. Durum bu iken Hz. Ömer müslüman olmadan önce 30-35 yaşlarında iken, çok meşhur atları ile İran hududuna geliyorlar. Gümrük memurları bunların çok değerli, 3-4 gün su içmeden çölde yolculuk yapacak şekilde yetiştirilmiş bu özel atları, şahın oğluna haber veriyorlar. İran şahının oğlu atları ne pahasına olursa olsun satın alın, vermezlerse gasbedin, diyor.
Hz. Ömer gümrük memurlarına, “şahın oğluna söyleyin, bu atları size satmamız ve vermemiz bizim çölde ölmemiz demektir. Bu bakımdan satamayız”, diyor. Neticede atları 4 veya 6 atı gasbediyorlar. Yani zorla alıyor ve Hz. Ömer ve Amr. B. AS hapse diyorlar.
Hz. Ömer ve Amr., Arabın dahilerinden iki kişidirler. Zindandaki gardiyanlar kanalı ile bir name yazarak adil kral Şah Ruşirevana oğlunu şikayet ediyor ve adalet istiyor.
Durumu tetkik eden Şah, oğlunu mahkeme ediyor ve olayın gerçek olduğunu anlıyor ve öz oğlunu idama mahkum ediyor. (Çünkü o zaman İran’da cebren ve kasten devlet yöneticileri yüksek kademedekiler bu suçu işlerlerse cezası direk idamdır.) ve şehir meydanında halkın huzurunda aleme ibret olsun diye idam etti. Hz. Ömer ve Amr. B. AS.ye atlarını iade etti. Şimdi işin can alıcı ilginç yönüne gelelim.
(SÜRECEK)