Tarihlerin beyanına göre, Abdud, Bedir harbine de katılmış, Hz. Ali onu yaralamıştı. Abdud, onun intikamını da dile getirdi ve “Ya Ali senin ahadırlığını biliyorum. Ancak sen benim karşı çıkacak kadar birisi değilsin” diye Hz. Ali’yi küçümsüyor ve korkutmaya çalışıyordu. Hz. Ali R.A. söz sanatında –ilimde- fesehat ve belagat sahibi idi. Abdud’a “Ey Abdud, sen harplerde kendine söylenilen üç şeyden birini yaparmışsın. Sana 3 önerim var. 1- Evvela, iman et, müslüman ol, ebedi saadete er. En doğrusu budur. Aldığın para seni kurtarmaz. 2- Veya Mekke’ye geri dön, canını kurtar. 3- Yoksa canın cehenneme gitmekten başka yolu yoktur.”
Bu sözlere sinirlenen Abdud. İntikam hırsı ile kuvvetli bir hamle ile Hz. Ali’ye saldırdı. Hz. Ali’nin başına kılıncını indirdi. Üç parmak kalınlığındaki demir mihver yarıldı. Hz. Ali hafif yaralandı. Ama güçlü bir darbe aldı. Hz. Ali, Abdud’un çevresinde öylesine hızlı hareket ederek dönüyordu ki, Abdud onu izleyemiyordu. Zaten Hz. Ali’ye harpte rakibinin etraında bu hızlı dönüşünden dolayı ona Kerrar sıfatı verilmiştir. Hatta, dünyanın en ünlü boksörlerinden biri olan Muhammed Ali’ye sormuşlar; “Boksta rakibinin çevresinde hızlı pervane gibi dönme taktiğini nereden aldın” demişler. O da, “Hz. Ali’den” demiştir.
Hz. Ali, Abdud’un üzerine bir yay gibi fırladı. 160 kilo, iki metre boyundaki Abdud’un kellesini bir kılıç darbesi ile yere indirdi.
Sonra iki ordu birbirine girdiler. 12 bin kişilik Mekkeli müşrik ordusu çil yavrusu gibi dağıldılar. En büyük tefsir kitabı oan Fahreddini Razi’nin tefsiri olan Tefsiri Kebirinde R.SAV.in bu olayı anlatarak “Ya Ali, kafir abdud’la yaptığın bu mübareze ümmetimin kıyamete kadar yaptığı iyi amellerden hayırlıdır.” Buyurduğu kayıtlıdır.
Abdud’un bacıları, yakınları cesedinin başında okudukları ağıtlarda “Seni öldüren kişi asil bir kişi imiş ki, en kıymetli eşyana bile el sürmemiş” diye ağlamışlardır. Müşrikler geri dönmüşler bir daha müslümanların karşısına çıkamamışlardır.
HAYBERİN FETHİ VE HAYBER FATİHİ HZ. ALİ R.A.
Hayber Kalesi, Mekke’ye 200 mil, 250 km uzaklıkta sulu arazilere sahip, hurma bahçeleri ile meşhur, zengin Yahudilerin oturduğu mümbit arazi olan bir yerdir. R.SAV. her vesile ile müslümanların hile, fitne, fesat ile başlarına bela olan bir topluluktu. R.SAV. Hayberin fethi için 1600 kişilik bir kuvvet gönderildi. 20 gün geçtiği halde kale fethedilemedi. Çünkü çok muhkem bir kale idi. Aslında Hayber kelimesi İbrani-Yahudi dilinde muhkem kale demektir. Hz. Ali şiddetli göz ağrısı nedeni ile kalenin fethine katılamamıştı. R.SAV. “yarın sancağı öyle birine vereceğim ki, o beni sever, ben de onu seveceğim” buyurdu. Ertesi gün Hz. Ali’yi çağırdı. Ağrıyan gözlerine dua ile sıvazladı ve ona sancağı verdi. “Haydi, Hayberi fethet” buyurdular.
Hz. Ali Hayberde kale dışında şiddetli çarpışmalar yaptı fakat kale çok mazbut ve yüksek duvarlarla çevrili idi. Demir kapı ile kapalı, kapının ağırlığı tarihi bilgilere göre 4 ton ağırlığındaydı. Hz. Ali yüksek bir sıçrayışla kalenin duvarına çıktı ve kaleye girdi. Kale komutanı Merhap tanınmış bir komutan idi. Hz. Ali ilk önce merhap ile kapıştı. Uzun mücadele sonucu Merhap Hz. Ali’nin kılıncı ile yere serildi. Hz. Ali kalenin tonlarca ağırlığındaki demir kapısını yerinden söküp kalkan gibi kullanmaya başladı. Bunu gören Hayber askerleri hayranlık ve hayretle onu seyrediyorlardı. Kalenin Hahamı, (Yahudi din adamı) bu durumu görünce müslüman oldu. “Bu olayı ben Tevrat’ta okumuştum” demiştir.
Hz. Ali’ye sormuşlar; Tonlarca ağırlığındaki bu demir kale kapısını nasıl kaldırdın? “Hz. Allah’a yemin ederim ki, kul benim ama onu kaldıran ulu Allah’ın kudreti ve kuvvetidir” demiştir.
R.SAV.in bir mucizesi daha gerçekleşmiş. Çünkü kalenin Hz. Ali tarafından fethedileceğini bildirmişti. Hayber halkının müslüman olmayanları azye, vergiye bağlanarak Hayber kalesi islam kalesi olmuştur. M.629.
(SÜRECEK)