HZ. ALİ VE HANIMI FATIMA
Tüzzehra R.Anhanın müşterek üstün özelliklerinden birisi de kendileri ihtiyaç içindelerken yiyeceklerini muhtaçlara seve seve verebilecek kadar gönül zenginliğine sahip olmaları ve coşkulu cömertlikleridir.
Hz. Ali R.A. hazretleri zengin bir insan değildi. Çünkü ömrü harp meydanlarında geçmişti. Para kazancak zamanları olmamıştır. Fakat gönlü ile dünyanın en zengini idi. Dünya onun olsa birisi onu istese Allah rızası için on anında verebilecek cömertliğe sahiptir. Bunun kanıtı ise şu ayettir:
Dehr Suresi: Yoksula, yetie, esire-kendileri ihtiyaç içindeyken- yiyeceklerini yedirenler (Hz. Ali ve Hz. Fatıma R.Anha) Allah’ın rızasına nail olmuşlardır, ayeti Hz. Ali ve Fatıma annemiz hakkında nazil olmuştur. Olay şudur:
Hz. Ali R.A. ve Hz. Fatıma annemizin iki oğulları, R.SAV.in “Gözümün nuru cennet gençleri” buyurduğu iki oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin R.A. küçük çocuktular. Şiddetli bir hastalığa yakalandılar. Hz. Fatıma hanımların efendisi, eşi Hz. Ali’ye “Ya Ali çocuklarımız Allah’ın izni ile şifa bulur. İyileşirlerse, Allah rızası için 3 gün oruç tutalım” dedi ve böylece adak yaptılar. Çocuklar iyi olunca, nezirlerini yerine getirmek için oruca başladılar. Bu arada da evlerinde yiyecek bir şeyleri de yokt. Birisinden 3 sağ (13-15 kg) ödünç arpa aldılar. Oruçlarını tutmaya başladılar. El değirmeni ile arpayı öğüttüler. Üçte birini ekmek yaptılar. İlk günü akşamı iftar edeceklerken kapı çalındı. Kim o, dediler. Kapıdaki, ben miskinim, açım, Allah rızası için ekmek istiyorum, dedi. (Miskin=Çaışamaz durumda hata veya ihtiyar olan muhtaç fakire denir) Hz. Fatıma ve Hz. Ali iftar sofrasındaki ödünç aldıkları arpanın unundan yaptıkları çörekleri saile-miskine verirler. (Kim bilir Allah Hz. Ali ve Hz. Fatıma annemizi çetin bir sınava tabi tutuyor. Belki miskin suretinde bir melek göndermiş olabilir. Çünkü bunlar ayeti kerimedir.)
O akşam su ile oruçlarını açıyorlar. Ertesi gün oruçlular. Yine akşama hazırlık. Unun 1/3,ni daha somun çörek ekmek yapıyorlar. Tam iftar, oruç açma zamanı kapı çalınıyor. Kim o? Ben bir yetimim, açım, ekmek istiyorum, dedi. Yetim: Babası ölmüş, çaresiz kalmış, aç muhtaç güçsüz çocuk. O akşam da su ile iftar ediyorlar. Üçüncü ve son oruca da aç başlıyorlar. Üçüncü gün akşamı tam oruçlarını açacakları zaman kapıları çalınıyor. Kim o? Ben esirim, açım, ekmek istiyorum, dedi. Hz. Ali ve Hz. Fatıma anladılar ki bir sınavdan geçiyorlar. O akşamki yiyecekleri ekmeği de esire verdiler.
Esir: Harp nedeni ile müşrik gayri müslim veya müslüman olanlar. Herşeyden mahrum olan, tutuklu, mahkum hürriyet ileinden alınmış olanlar. Bunların dinine imanına bakılmaz. Elden gelen yardım yapılır. İslami anlayışa göre en önemli hayır, bir esiri esaretten kurtarıp onu hürriyetine kavuşturmaktır. İslam’da gerek haklar ve gerekse ibadetler nedeni ile ortaya çıkan cezaların ve kefaretlerin infazında en öncelikli yaptırım, köle, esir azadetmektir. Örneğin ramazanda kasten orucunu bozan bir müslüman, ceza kefaret olarak önce bir köle, esir azadedecek, bedeli 100 deve veya 300 koyundur. Buna gücvü yetmeyen 60 fakiri sabah akşam doyuracak, giydirecektir. Burada gücü yetmezse 61 gün oruç tutacaktır. Yani esiri esaretten urtarmak İslamda en büyük mali ibadettir. 100 deve 100 bin riyal yani yaklaşık 300 koyun da onun muadilidir.)
İşte bu konunun hassasiyetinin farkında olan Hz. Ali ve Hz. Fatıma 3 gün peşpeşe aç oruç tutuyorlar ve iftar zamanı yiyeceklerini fakire verecek kadar cömertlik örneği gösteriyorlar ve bunu sırf Allah rızası için yapıyorlar. Bu işler öyle kolay işler değildir. Bugün bile 18 saat oruç tutan bir müslüman, iftar vaktini iple çekiyor. O anda lokmayı saile vermek her yiğidin yapacağı bir iş değildir.
Ertesi sabah Hz. Fatıma annemiz iki kuzusu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin R.A. olarak babası R.SAV.e gittiler. 3 gündür açlar. Hz. Muhammed SAV. torunlarının açlıktan kuş yavrusu gibi titrediklerini görünce gözyaşlarını tutamadı ve Ya Fatıma, rabbim ehli beytim hakkında ayet gönderdi müjdeler size” buyurdular ve şu ayeti okudular.
(İnsan suresi 8-13, sh.578) Manası:
“Onlar kendileri aç iken kendi canları çekerken yiyeceklerini yoksula yetime ve esire ve direnenler Allah sevgisi ile. Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz. Sizden de hiçbir karşılık beklemiyoruz. Hatta teşekkür bile ummuyoruz. Maksadımız Allah rızası, amelimiz Allah cc. hazretleri içindir.
Biz o çetin mahşer gününde belalı anarda rabbimizin azabından korkarız, derler.
İşte bu yüzden ulu Allah böyle kullarını o günün korkunç dehşetinden esirger. Yüzlerine nur, sevinç, gönüllerine ferahlık verir. (Açlığa dünya sıkıntılarına sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve cennet nimetlerini, paha biçilemez ipekleri ihsan eder. Orada kurulmuş olarak bulunurlar. Ne yakıcı sıcak, ne de kavurucu, dondurucu soğuk görülür. Cennet ağaçları, yeşillikler, dünyada bir benzeri bulunmayan manzaralar, binbir çeşit meyveler insanların hayallerinden bile geçmeyen nimetler, yiyeek ve içecekleri Allah bu iman ehli hayır ehli müminler için hazırlamıştır. Artık rabbinin hükümlerine boyun eğip şükür etmez misiniz.”
(SÜRECEK)