İki ay kadar önce Kuzuluk kaplıcalarındayız. Yakın arkadaşımla birlikteyiz.
Kaplıca evlerine giriş yolunun yanında oturmak için banklar var. Onlardan birinde oturuyoruz.
Yanımızdaki banka kır saçlı, iyi giyimli bir bey bize selam verdikten sonra oturdu. Hal-hatır sorduktan sonra; “Ben buraya ilk defa geliyorum. Yemyeşil, havası da güzel bir yer. Siz nerelisiniz?” dedi.
Arkadaşım, “Elhamdülillah Çorum’luyuk” dedi.
Adamcağız , “İyi de neden elhamdülillah?” deyince; bizimki, “O konuda anlatacak çok şey var. Bir tanesini anlatayım!” dedi ve başladı: “Anlatacağım olayı bana da bir başkası anlattı. Yıl 1975. Çorum’un tanınmış adamlarından birisi (adam yaşıyor, ismini söylemem sakıncalı olabilir) taş mağazaların bulunduğu yerden Ulu Cami’ye doğru giderken, yola göre biraz aşağıda kalan dükkânın camı dövülüyor. Camı tıkırdatan dükkanın sahibi rahmetli Terzi Kanat’ın Hasan, ‘Buyur bir çayımı iç’ diyor. Birbirlerini tanıyorlar ama karşılıklı konuşmuş değiller. Hasan çayı söyledikten sonra, ‘Akrabamız İstanbul’a gitti. Biliyorsun! Yapılmakta olan kooperatif dükkanlarına o da ortaktı. Esnaf kefalet kooperatifine 12 bin borcu varmış. ‘Kooperatif dükkanlarındaki hissesini satıp borcunu ödeyin!’ diye haber salmış. Kooperatifin o dükkanları kısa zamanda çok kıymetlenecek. Şimdi satılırsa, yazık olur. Borcu kapatsan da zarar ortadan kalksa çok iyi olur.”
‘Hay hay Hasan efendi. Hassasiyetine teşekkür ederim’ diyor, para gerekli yere gönderiliyor. Sonradan borç kapatılıyor, bir o kadar daha isteniyor. Onu da kapatıyor.
Çok uzun sene geçmiyor, gerçekten dükkanlar kıymetleniyor. 640 bin liraya satılıyor ve paraya İstanbul’dan oturulabilecek bir daire alıyorlar.
“Şimdi ben soruyorum. Rakibi olan meslektaşının uğrayacağı zararı o zamana kadar karşılıklı konuşmadığı akrabasına anlatan, o anlatımı olumlu karşılayıp borcu kapatan ve akrabasının daire sahibi olmasını sağlayan insanların bulunduğu vilayet Türkiye’nin 81 vilayeti içinde kaç tane vardır. Onun için “ Elhamdülillah Çorum’luyuk.”
Adamcağız dinledi, “Gerçekten güzel” dedikten sonra, bana da “Sizin anlatacağınız var mı?” diye sordu. Ben de; “ Çok var! Bir tane anlatayım” dedim ve başladım:
“ Turhal’da 1965’den beri kiremit ve tuğla fabrikamız var. Rahmetli Remzi Sökmen Erzincan bayiimiz oluyor. 1970 yılı gibi hatırlıyorum. Bana telefon etti. Kamyon alacağım 20 bin peşin, kalanı 15 taksit 103 bin lira istiyorlar” dedi.
“Benden haber bekle” dedim. Çorum’a telefon açtım. 15 peşin, kalanı 20 taksit ve 102 bin liraya arabasının pazarlığını yaptım. Fark büyük değildi ama az da sayılmazdı.
Arabasını almaya gittiğinde, “Kasasını kime yaptırsak?” diye sordu.
Rahmetli oldu, Özdemir vardı. Ateş gibi adamdı. 5 bin liraya 5 günde yapacağını söyledi ve anlaştılar.
Özdemir kasayı bir taraftan yaparken, “Bu arabalar kovanı kırıyor. Ahmet İstanbullu takviye kaynak yapıyor. Kırılmayı önlüyor. İstersen yaptıralım” demiş. Yaptırmışlar.
“Ali usta var. Kamyonun kapılarına yazı yazdıralım, boya eksiklerini tamamlayalım” demiş. Yaptırmışlar.
“Arabaya branda alalım. Burada hem iyi hem de ucuz” demiş. Almışlar.
Özdemir; “Abi ip almadık, giderken yük alırsak, örneğin çimento yüklersek neyle saracaksın?” demiş.
Rahmetli Remzi de , “Erzincan’dan alacak bir şey kalmıyor. İpi bari Erzincan’dan alalım!” demiş.
Adam beni de dinledikten sonra, “İsmini söylemeyeceğim! Bizim memleket de size yakın. 50 sene önce Çorum’dan daha ileri durumdaydı. Şimdi Çorum sanayileşti ve bizimkileri çok geçti. Biz bu ilerlemeyi işlek karayolu üzerinde olmanıza bağlıyorduk ama şimdi anladım ki ilerlemenin başka nedenleri de var. Sizin anlattığınız insanların çoğu rahmetli olmuş. Allah rahmet eylesin. Maşallah sizler de bu kadar geçen zamana rağmen rahmetlilerin güzel vasıflarını çok güzel anlattınız. Şükrünüzde haklısınız ve devam edin!” dedi.
Güzel sohbetti. Biz de rahmetlileri iyi bir şekilde anmış olduk ve rahmet diledik.
En güzel günler sizlerin olsun.